22 Nisan tüm canlılara yaşam sağlayan dünya ve dünya üzerindeki ekosistemlerle ilgili farkındalığı arttırmak, korunmasını sağlayacak hareketleri teşvik etmek amacıyla DÜNYA GÜNÜ olarak kutlanıyor.
22 Nisan tüm canlılara yaşam sağlayan dünya ve dünya üzerindeki ekosistemlerle ilgili farkındalığı arttırmak, korunmasını sağlayacak hareketleri teşvik etmek amacıyla DÜNYA GÜNÜ olarak kutlanmaktadır. 1969 yılında düzenlenen Ulusal UNESCO Dünya Konferansında John McConnell tarafından dünyamızın yaşamı ve güzelliğini kutlayarak karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla bir özel gün kutlama fikri ortaya çıktı. 1970 yılında Amerika’da kutlanmaya başlanan Dünya Günü, 1990 yılında evrensel bir boyut kazanarak kutlanmaktadır.
John McConnell, Dünya Günü kutlamaları için tarih olarak ekinoks (gece ve gündüzün eşit olduğu) zamanı yani 21 Mart’ı önermiştir. Daha sonra ise çevre sorunlarına büyük bir kamuoyu ile tepki gösteren ilk hareket, Wisconsin Senatörü Gaylord Nelson’un desteği ile ve Denis Hayes’in organizatörlüğünde 22 Nisan 1970 günü ilk Dünya Günü kutlamaları olarak tarihe geçmiştir. Bu kutlamalara yaklaşık 20 milyon kişi katılmış, birçok konferans ve sempozyum düzenlenerek, çevre sorunlarına dikkat çekilerek ABD’nin ilk ‘Temiz Hava Yasası’ ve ‘Temiz Su Yasaları’ hazırlanmıştır.
Peki, hızla kalabalıklaşan dünyamızda yaşanan bu sorunlar neler?
Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan deterjan gibi kimyasal maddelerin kullanımı giderek çevre kirliliğine neden olarak çevre sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaya devam ediyor.
Bunların doğal sonucu olarak kirlenen hava, su ve toprak canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmış ve genel olarak çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir.
Bu tahribat yaşamın yoğun olduğu alanlarda daha hızlı, yaşam ve yerleşimin olduğu bölgelerde daha yavaş olmaktadır. Bozulan doğal hayat ve çevre, üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkilemektedir. İnsanlar kendilerine daha rahat ve ferah yaşam koşulları sağlamak için doğal olarak çevreye zarar vermektedirler.
Yapılan araştırmalar dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin %50’sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Çevre sorunlarının önemli kaynaklarından biri hızlı nüfus artışıdır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahip ülkelerden biridir. Birleşmiş Milletler ’in yaptığı nüfus tahminlerine göre, Türkiye nüfusunun 2025 yılında 92 milyona yükselmesi bekleniyor. Bu durum ülkemizin bugün olduğu kadar, gelecekte de çevre sorunlarıyla karşılaşacağını göstermektedir.
Çevre sorunlarından biri olan hızlı nüfus artışı beraberinde plansız kentleşmeyi getirmektedir. Artan nüfusun iyi yaşam alanı ihtiyacının giderilmesi için oluşturulan kentsel yaşam alanları kentsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çevre sorunları birbirlerine bağlı birinin etkisi ile diğerini ortaya çıkaran çevre sorunlarıdır.
Çevre sorunlarının başında değerlendireceğimiz kentsel çevre sorunu; temel insan gereksinimi olan barınma ve konut sorununun gecekondulaşma ve betonlaşma yoluyla çözümlenmesi sonucu ile ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan bu düzensiz ve plansız kentleşme; alt yapı gibi kanalizasyon sorunlarının ve katı atıklarının toplanması ve depolanması sorunlarını beraberinde getirmektedir.
Çevre sorunlarından biri olan plansız kentleşme ve alt yapı yetersizlikleri insanları önemli çevre sorunlarıyla karşı karşıya getirmektedir. Betonlaşmanın ve gecekondulaşmanın yarattığı önemli çevre sorunlarının ve bu sorunların yol açtığı toplumsal sonuçların önemi ve içeriği üzerinde yapılan çalışmalar Türkiye’de şu an yetersiz durumdadır.
Yerel yönetimler çevre sorunlarının çözümlenmesi konusunda yeterli projeler üretmemektedirler. Çünkü çevre sorunlarından bazılarının çözümlenmesi göze hitap etmemektedir.
Plansız kentleşmenin bir sonucu olarak plansız endüstrileşme ortaya çıkmaktadır. Çevre sorunları içinde yeterli alt yapısı ve organizasyonu oluşturulmamış endüstri ve sanayi alanları önemli çevre kirliliklerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Bu alanlardan çıkan atıkların düzenli bertaraf edilmemesi ve denetimin düzenli yapılmaması sorunların her geçen gün büyümesine ve çözümlenemez olmasına yol açmaktadır.
Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde kalitesiz yakıt kullanımından dolayı hava kirliliği büyük boyutlara ulaşmıştır. Son yıllarda doğal gaz kullanımın yaygınlaşması ile hava kirliliğinde azalmalar görülmeye başlanmıştır.
Özellikle sanayiden kaynaklı hava kirliliği artmaktadır. Düzenli çöp depo alanlarının oluşturulmamış olması ve arıtma tesislerinin zamanında kurulmamış olması çevre sorunlarının artmasına neden olmuştur. Düzenli ve her türlü alt yapı sistemine sahip organize sanayi bölgelerinin oluşturulmamış olması çevre sorunlarında sanayi payının büyük olmasına neden olmuştur. Tarım alanlarında düzensiz ve fazla ilaç kullanımı toprak kirliliği sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak ele alınmalıdır.
Geri dönüşümün yaygınlaştırılmamış olması çevre kirliliği oluşturan plastik maddeler, cam ürünleri ve metalik maddeler gibi katı atıkların bertaraf edilmesinde sorunların yaşanmasına neden olmuştur.
Küresel ısınmayı önlemek için karbon salınımlarının sınırlandırılmasının büyük önem arz ettiği bir dönemde Türkiye toplam karbondioksit salınımında, 2005 yılı verilerine göre; Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında yıllık 215,9 milyon tonla yedinci sırada, Sanayi sektörü salınımlarında ise ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de üretilen tehlikeli atık miktarı belirsiz ve sanayide üretilen ve kullanılan kimyasallar ve ortaya çıkan atıkların niteliği ile ilgili hiçbir envanter çalışması bulunmamaktadır.
Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarla envanter kayıtları oluşturulmaya başlanmıştır. Su kaynakları giderek azalmakta olup, 20 yıl önce kişi başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün 1400 metreküp su düşmektedir. Türkiye “su yoksulu” ülkeler arasında yer almaya başlamıştır.
Ülkemizin biyo çeşitliliği, farklı nedenlerle toprağın bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması yüzünden tehdit altındadır. Korunan alanın tüm alanlara oranı sadece %1 oranındadır. Erozyon sonucunda yılda 500 milyon ton verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl yaklaşık 80-100 bin dönüm orman yanarak, 5-7 bin dönüm orman ise tarla açma ve yerleşme sebebiyle yok olmaktadır.
Çevre sorunlarının çözümünde acil yapılması gerekenler şu başlıklarla ifade edilmektedir:
- Etkin bir çevre denetim sistemi oluşturulmalıdır.
- Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimi ile yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
- Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının sayısı artırılmalıdır.
- Sivil toplum örgütleri ile kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir.
- Plansız kentleşmeler yerine planlı şehir alanları oluşturulmalıdır.
- Ormanların çoğaltılması ve korunması sağlanmalıdır.
- Düzenli ve çevreci organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.
- Çöplerin kaynağında ayrıştırılması için çalışmalar yapılmalıdır.
- Kaliteli yakıtların kullanılması sağlanmalıdır.
- Çevre sorunlarının önlenmesi için devlet tarafından etkili yasalar oluşturulmalıdır.
- Çevre Ve Orman Bakanlığının kadrosu güçlendirilerek daha etkin çalışması sağlanmalıdır.
- Yerel yönetimlerin asli görevleri çevre sorunlarının çözümlenmesi olmalıdır.
- Çevre konusunda yapılacak yatırımlar için teşvik uygulamaları başlatılmalıdır.
- Çevre sorunlarının yarattığı etkilerin izlenebilmesi ve doğru değerlendirilebilmesi için bilgi sistemleri etkin olarak kullanılmalıdır.