Bir halk sağlığı sorunu haline gelen obezite dünyada giderek artmaya başlamasıyla birlikte diyetisyenlik mesleğinin de önemi her geçen gün daha fazla ön plana çıkıyor. Bu kapsamda ele alınan ‘6 Haziran Dünya Diyetisyenler Günü’nde topluma sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılmasında büyük derecede rol oynayan tüm diyetisyenlerin bu anlamlı günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Bir halk sağlığı sorunu haline gelen obezite dünyada giderek artmaya başlamasıyla birlikte diyetisyenlik mesleğinin de önemi her geçen gün daha fazla ön plana çıkıyor. Bu kapsamda ele alınan ‘6 Haziran Dünya Diyetisyenler Günü’nde topluma sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılmasında büyük derecede rol oynayan tüm diyetisyenlerin bu anlamlı günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarının etkisiyle obezite her geçen gün artış göstermekle birlikte, halkın sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesi daha fazla önem kazanıyor. Bireylerin ve toplumların beslenme alışkanlıklarını değerlendirerek onlara uygun beslenme plan ve programları üreten, sağlıklı nesiller için bireyi ve toplumu bilinçlendiren diyetisyenler, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesinde de büyük sorumluluklar üstleniyor.
İnsan sağlığının korunmasında beslenmenin önemi ilk çağlardan beri bilinen bir olgudur. M.Ö. 2500 yıllarında Babil’de bulunan taş tabletlerde hastalıklarda beslenmede yapılacak uygulamalar ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. M.Ö. 460-377 yıllarında yaşayan ve tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat’ın “diyetle tedavi edebileceğiniz hallerde ilaç tavsiye etmeyiniz” dediğini biliyoruz. Yine 11. yüzyılda Çin’li bir doktor “hastasını diyetle tedavi eden ilaçla tedavi eden daha üstündür” demiştir. Pek çok hastalığın gelişiminde ve tedavisinin etkinliğinin arttırılmasında diyetin önemli rolü olduğu pek çok araştırma ile kanıtlanmış durumdadır.
Ancak diyetler 20. yüzyıl sonuna kadar doktor tarafından belirlenmiş ve diyet hemşireleri aracılığı ile hastaya ulaştırılmaya çalışılmıştır. Diyetin bir diyetisyen kontrolünde hazırlanması 1899 yılında gerçekleşmiştir. Diyetin doktor ve hemşire dışında başka bir sağlık personeli tarafından kontrole alınması gerektiği ilk kez Amerika’da gündeme gelmiştir. Amerikan Tıp Derneği 1877 yılında kendisine bağlı bir Diyetetik Komitesi oluşturmuş ve komitenin başına o sıralar bir yemek öğretmeni olarak görev yapan fakat tarifeleri daima besinlerin sağlıkla ilişkilerini göz önüne alarak hazırlatmasıyla ünlü Sarah Tyson Rarer’i getirmişlerdir. Mrs. Rorer aynı yıl Diyetetik Gazete adı ile bir yayına başlamıştır. Gazete çok ilgi görmüş ve kendisine her gün yüzlerce; su şişmanlatır mı, sıcaklarda et mi, sebze mi yemeli gibi sorularla dolu mektuplar gelmeye başlamıştır. 1880 de 3 Doktor Mrs. Rorer’a kurumlarında bir diyet mutfağı açmasını önermişler ve o tarihten sonra hastanelerde diyet mutfağı yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu gelişmelerden sonra diyet alanında çalışacak kişi gereksinimi ağırlık kazanmış ve 1899 da DİYETİSYEN adı ile meslek tanımlanmıştır. İlk tanım şöyledir: Diyetisyen, besin ve beslenme konusunda eğitim almış ve tanımlanan diyet tedavisini uygulayabilecek kişidir.
Beslenme alanındaki gelişmeler bu tarihten sonra hız kazanmıştır. Vitaminler diyetisyen tanımının yapılmasından 6 yıl sonra kimyasal olarak tanımlanabilmiştir. Daha sonra besinlerin bileşimleri ve besin ögelerinin vücuttaki fonksiyonları üzerine çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Bu durum tıpta tedaviden çok korunmanın önemli olduğu konusundaki görüş ağırlık kazandırmaya başlamış ve koruyucu hekimlik daha da önemli olmuştur. Bu durumda diyetetik alanı daha fazla ilgi çekmeye başlamış ve sadece hastalıkta nasıl bir diyet uygulanacağı değil, sağlığın korunması için neler yenilmesi gerektiği üzerinde çalışmalar yapılmaya ve rehberler oluşturulmaya başlanmıştır. Bu arada Tıp Fakültelerinde beslenme dersleri okutulmaya başlanmıştır. Amerika’da Tıp Fakültelerinde bu dersi ilk açan yer John Hopkins Üniversitesidir. 1903 de üniversite bünyelerinde 3 aylık diyetetik kursları açılmaya başlanmıştır. Bu kurslara kabul edilmek için temel bilimlerden birinden mezun olmak ve 25 yaşın üzerinde olmak koşulu getirilmiştir. Bu kurslardan geçenlere diyetisyen denilmeye başlanmıştır. Diyetisyenlerin o tarihlerde bir örgütleri yoktur, fakat 1909 yılında kurulan Ev Ekonomistleri Derneğine üye olarak iletişimlerini sağlamaya çalışmışlardır.
Diyetisyenlik mesleği Birinci Dünya Savaşı sırasında önem kazanmaya başlamıştır. 1917 yılında İngiltere’de 2.500.000 erkek askere alınmak için sağlık kontrolünden geçirilirken bunların % 41 inde beslenme bozukluğu olduğu saptanmış ve askere alınmaları uygun görülmemiştir. ABD nin savaşa girmesiyle besinleri satın alma, saklama ve servisinde dikkat edilecek noktaları öğretecek, askerlerin besin ihtiyaçlarını ve yemeleri gerekli miktarı tayin edecek, hasta ve yaralıların beslenmesini planlayacak kişi ihtiyacı ortaya çıkıyor, bu amaçla orduya diyetetik formasyonu olan 356 kişi alınmıştır. O yıl Ev Ekonomistleri Derneği savaş nedeniyle yıllık toplantıları iptal edilmiştir. Lenna Cooper ve Lulu Graves isimli iki diyetisyen “şimdi diyetisyenlerin bilgilendirilmeye daha çok ihtiyaçları var” diyerek tüm diyetisyenleri davet eder ve bir konferans düzenlenir. Bu konferansa 98 kişi katılıyor ve toplantıda Diyetisyenler Derneği kurulmasına karar veriliyor ve 1917 de Amerikan Diyetetik Derneği (ADA) adı ile derneklerini kuruyorlar. ADA ilk toplantısını 1918 yılında yapıyor ve o yıl ihtiyaç nedeniyle diyetetik hizmetlerini 4 alana ayırıyorlar.
Bunlar; Tedavici Diyetisyen, Yönetici Diyetisyen, Toplum Sağlığı Diyetisyeni ve Eğitici Diyetisyendir. Diyetisyenlik eğitimi 1922 de dört yıllık eğitime geçiyor ve dernek 1925 yılında “Journal of American Dietetic Association” adlı bir dergi yayınlamaya başlıyor. Dernek ilk erkek üyesini 1930 yılında alıyor.
Sonraki yıllarda çalışma hayatındaki kişilerin sayısının artışı ve kadınların çalışma hayatına başlaması ev dışında yemek yemeyi gündeme getirince yönetici diyetisyen olarak tanımlanan kurum diyetisyenliği ağırlık kazanmaya başlıyor ve yemek servisi veren kurumlar diyetisyen istihdam etmeye başlıyorlar. 1939 da II. Dünya savaşı patlak verince diyetisyenlik yine önem kazanıyor ve orduya 1300 diyetisyen çağrılıyor. 1969 da diyetisyen olarak çalışılabilmesi için RD (registered dietitian) koşulu getiriliyor. RD olabilmek için formal eğitimden sonra Amerikan Diyetetik Derneği tarafından akredite edilmiş bir kurumda bir yıl stajyer olarak çalışmak gerekiyor. ADA 1977 yılından itibaren yoğun bir şekilde hizmet içi eğitim seminerleri düzenlemeye başlıyor. 1984 de Amerikan Diyetisyenler Derneğinin 51.000 üyesi bulunuyor. Bugün bu sayı artmıştır.
Daha sonra Amerika’yı diğer ülkeler izlemeye ve Diyetetik Dernekleri kurmaya başlamışlardır. İsveç (1921), Danimarka (1923), Japonya (1926, Kanada (1933), İngiltere (1936), Hollanda (1941), İsviçre (1942), Yeni Zelanda (1943), Norveç (1948), Fransa (1954, Avusturya (1955), Almanya (1957), İrlanda (1960) yılında derneklerini kurmuşlardır. Türkiye’de dâhil diğer ülkeler derneklerini bu tarihten sonra kurmaya başlamışlardır.
1969 yılında Türkiye Diyetisyenler Derneği kurulmuştur. Beslenme ve Diyet adı ile 1970 yılında derginin ilk sayısı yayınlanmıştır. (İlk Yayın Kurulu: Türkan Kutluay Merdol, Gülden Köksal, Sevil Yeğinobalı, Vahide Özbayer ve Merih Beygo’dur).
Diyetisyenlik mesleğindeki gelişmeye paralel olarak diyetisyenlerin çalışma alanları da oldukça fazlalaşmıştır. Filipin’li Orbeta’nın söylediği gibi “nerede besin varsa orada diyetisyen için bir altın kâse vardır”.