

Dr. Batuhan Mumcu – Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, yapay zekâ destekli deepfake teknolojisinin iletişim çağındaki en büyük tehditlerden biri olduğunu belirtti.
Dr. Batuhan Mumcu – Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, yapay zekâ destekli deepfake teknolojisinin iletişim çağındaki en büyük tehditlerden biri olduğunu belirtti. Mumcu, bu teknolojinin gerçekliği taklit etmekle kalmayıp yerinden ettiğini vurguladı.
Ukrayna ve Vatikan’da Panik Yaratan Örnekler
2022 yılında Ukrayna devlet televizyonuna siber saldırı düzenlenmiş, Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin ordusuna silah bırakma çağrısı yaptığı sahte bir video yayımlanmıştı. Video kısa sürede sosyal medyada yayılarak ülkede kısa süreli bir paniğe yol açtı. 2023 sonunda ise Papa Francis’in beyaz puf mont giydiği sahte görüntüler milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı. Her iki içerik de yapay zekâ algoritmaları ile üretilmişti.
Deepfake Nedir, Neden Tehlikelidir?
Türkçeye farklı şekillerde çevrilmeye çalışılsa da, henüz üzerinde uzlaşılmış yerli bir karşılığı bulunmadığından özgün haliyle “deepfake”, İngilizce “deep learning” (derin öğrenme) ve “fake” (sahte) sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Yapay zekâ ile eğitilmiş derin öğrenme algoritmaları kullanarak bir kişinin görüntüsünü, sesini ve mimiklerini taklit edebilen dijital içeriklere verilen isimdir. Terim, ilk kez 2017 yılında Amerika merkezli bir sosyal medya platformu olan Reddit platformundaki kullanıcılar tarafından yayılan sahte videolarla popülerleşmiştir. Bu teknolojiyle üretilmiş içerikler, bireysel mahremiyeti ihlal etmekle kalmaz; siyasal, ekonomik ve toplumsal güvenliğe de doğrudan zarar verebilir. Bir liderin hiç söylemediği sözleri söylediği izlenimini vermek, bir gazetecinin sahte bir itirafta bulunduğu videoyu dolaşıma sokmak veya bir şirket CEO’sunun yatırımcıları yanıltacak açıklamalar yapmış gibi gösterilmesi; bu teknolojiyle artık mümkündür. Deepfake teknolojisiyle oluşturulmuş bir içerikle, bir devlet yetkilisi başka bir ülkeye savaş ilan ediyormuş gibi gösterilebilir. Bir askerî yetkili, kamuoyuna moral bozucu açıklamalarda bulunuyormuş gibi sunulabilir. Yani artık bir video gördüğümüzde, “bu gerçekten oldu mu?” sorusu kaçınılmaz hale gelmiştir.
Türkiye’de Durum Ne?
Türkiye’de deepfake henüz doğrudan bir kriz yaratmasa da, özellikle sosyal medya platformlarında parodi amaçlı videolarla yaygınlaşıyor. TikTok, Instagram ve YouTube Shorts gibi mecralarda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok siyasi ve kamu görevlisi yapay zekâ tarafından oluşturulan içeriklerde yer alıyor. Uzmanlara göre, bu içerikler her ne kadar mizahi görünse de, manipülasyon ile parodi arasındaki sınır giderek bulanıklaşıyor.
HUKUKİ VE ETİK SINIRLAR
ABD, Çin ve AB ülkeleri, deepfake içeriğin etik sınırlarını belirlemeye çalışmış, bu konuda 2020 sonrası hızla yasal altyapılarını güçlendirmiştir. Deepfake teknolojisinin kullanımını düzenleyen hukuk sistemlerinin bazıları, bu teknolojinin hukuka aykırı kullanımından doğan sonuçları özel hukukla, bazıları ceza hukukuyla, bazıları ise hem özel hukukla hem de ceza hukukuyla çözmeye çalışmıştır. Deepfake teknolojisinin kullanımına ilişkin ilk yasal düzenlemeler haliyle söz konusu teknolojinin doğduğu yer olan Amerika’da 2019 yılında yapılmıştır. Amerika’daki düzenlemelerin yapıldığı hemen hemen aynı tarihlerde Çin’de de yasal düzenleme çalışmaları başlamıştır. Avrupa Birliği’nde 2024’te yürürlüğe giren AI Act (Yapay Zekâ Yasası), deepfake içeriklerin açık şekilde etiketlenmesini zorunlu kılmıştır.
TÜRKİYE’DE HUKUKİ DÜZENLEME VAR MI?
Şu an itibarıyla Türkiye’de doğrudan deepfake içeriklerle mücadele etmeye yönelik henüz kapsamlı bir yasal düzenleme bulunmuyor. Mevcut bazı yasalar, bu içeriklerin oluşturulması veya paylaşılması halinde dolaylı olarak devreye girebilir. Türk Ceza Kanunu kapsamında; kişisel verilerin izinsiz paylaşılması (Madde 136), özel hayatın gizliliğini ihlal (Madde 134), hakaret (Madde 125) ve iftira (Madde 267) gibi suçlar nedeniyle yargılama yapılabilir. Ayrıca, ilgili fiillerin sorun yarattığı alanlara ilişkin farklı hukuki düzenlemeler kapsamında da çeşitli yargılamalar söz konusu olabilir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) bireylerin görüntü ve seslerinin rızaları dışında kullanılmasını kişisel veri ihlali saymakta, ancak yapay üretim verilerin kapsamı halen tartışmalıdır. Ayrıca 2022 yılında Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesi, yani kamuoyunda bilinen adıyla Dezenformasyon Yasası, “kamu barışını bozmaya elverişli şekilde, halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle gerçeğe aykırı bir bilgiyi, alenen yaymayı” suç saymaktadır. Bu kapsamda üretilen ve gerçek dışı içeriklerle kamuoyunu yanıltmayı amaçlayan deepfake videolar, eğer kamu düzenini tehdit eder nitelikteyse, bu hüküm çerçevesinde cezai yaptırımla karşılaşabilir. Ancak yasanın uygulanmasında içerik niyeti, yayılma biçimi ve etkisi gibi unsurların dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu (TMK), kişilik haklarının korunması kapsamında deepfake içeriklere karşı mağdurlara bazı hukuki imkanlar tanımaktadır. Özellikle TMK m. 24 ve 25 hükümleri uyarınca, bir kişinin sesi veya görüntüsü rızası dışında ve menfaatine aykırı şekilde bir deepfake içerikte kullanıldığında bu durum kişilik hakkı ihlali sayılır. 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun, içerik sağlayıcıların sorumluluğunu düzenler. Ancak mevcut haliyle, deepfake videoların tespiti ve kaldırılması sürecinde bu yasa teknik açıdan yetersiz kalmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’de deepfake teknolojisinin doğurabileceği risklere karşı mevcut mevzuatın kısmen koruma sağladığı, ancak teknolojik gelişmelere paralel olarak özel bir yasal çerçeveye duyulan ihtiyacın giderek daha belirgin hale geldiği açıktır.
TOPLUMSAL FARKINDALIK VE MEDYA OKURYAZARLIĞI ŞART
Hukuki düzenlemelerin yanında en az onlar kadar önemli bir mesele de medya okuryazarlığıdır. Toplumun dijital içerikler karşısında sorgulayıcı bir refleks geliştirmesi artık hayati önemdedir. Toplumun, “gördüğüne değil; doğrulanmış olana inanma” refleksi geliştirmesi bireylerin doğru bilgiye erişmesini sağlayacaktır. Teknolojik tehditler karşısında yalnızca devletin değil, toplumun da sorumluluğu vardır. Medya okuryazarlığı eğitimleri, bu alanda umut verici adımlardandır. İlköğretim düzeyinden başlayarak müfredatlara, yapay içerik farkındalığını içeren bölümlerin eklenmesiyle, genç nesillerin dijital dünyada daha bilinçli bireyler olmaları hedeflenmektedir.
TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK gibi kurumlarımız da “gerçek ile sahte içerik nasıl ayırt edilir” temalı eğitim ve içeriklerle bu sürece katkı sağlamaktadır.
SAHTE GERÇEKLİK ÇAĞINDA HAKİKATİ ARAMAK
İletişim çağının en büyük zaferi, bireyin sesini küresel ölçekte duyurabilmesiydi. Ancak bugün, aynı teknolojik olanaklar, bireyin sesini bir başkasının ona ait olmayan sesiyle bastırabiliyor. Deepfake teknolojisi, gerçeğin ve güvenin sınandığı bir dönemi beraberinde getirdi. Bu teknolojinin bazı avantajlar sunduğu ve doğru kullanıldığında faydalı olabileceği kabul edilmelidir. Örneğin; Mona Lisa’yı, Salvador Dali’yi hayattaymış gibi konuşturabilen söz konusu videolar doğru şekilde uygulandığında sanat alanı için olumlu gibi görünürken bu durum, siyasal iletişim açısından son derece yıkıcı sonuçlara sebebiyet verme potansiyeline sahiptir. Deepfake içeriklerin kötü niyetli veya yanlış kullanımı durumunda ciddi sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu teknolojinin iletişim ortamını tahrip etmesine karşı önlem almak, hem yasalarla hem de medya etiğiyle mümkündür. Ancak en önemlisi, toplumun medya okuryazarlığı düzeyini yükseltmek, “gördüğüne hemen inanmama” refleksini geliştirmek zorundayız. Dijital teknolojilerin insan hayatını önemli ölçüde değiştirdiği günümüzde klasik medya okuryazarlığının yanında dijital okuryazar olmak önemlidir. Çünkü gerçek, savunulması gereken bir değer olarak artık her zamankinden daha kırılgan. Ülkemizde de söz konusu tehdide yönelik bir farkındalık gelişmiş; hem dijital altyapının güçlendirilmesi hem de iletişim politikalarının güncellenmesi yoluyla bu tür saldırılara karşı dirençli bir yapı inşa etme yönünde kararlı adımlar atılmaktadır.