SON DAKİKA
hava
Google News

 Erzincan İliç’te Rio Tinto ile Çalık Grubunun altın madeni işletmesi ortaklığı hayatı yok ediyor

Son Güncelleme :

18 Ekim 2019 - 16:12

/ 13.126 views kez okundu.
reklam
 Erzincan İliç’te Rio Tinto ile Çalık Grubunun altın madeni işletmesi ortaklığı hayatı yok ediyor
reklam

Erzincan İliç’te Rio Tinto ile Çalık Grubunun altın madeni işletmesi ortaklığı hayatı yok ediyor. İlçede artık kuşlar ötmüyor, balık ölümleri yaşanıyor ve hayvanlar 6 bacaklı ya da kalbi dışarıda doğuyor. İlçede yaşayanlar madenin halk sağlığını etkilediğini de iddia ediyor.

İliç’te madencilik faaliyeti yapılan bölgeyi geziyoruz. Çok sayıda makinenin çalıştığı bölgede, gezimiz boyunca tek bir kuşa bile rastlamadık. İliç’te yaşayan insanlarda, bu durumu “Daha önce buralar cıvıl cıvıldı. Burada makinelerin çıkardığı toz bulutları bile ilçemize büyük bir zarar veriyor. Artık doğada bir tek kuşa bile rastlanmıyor. Buralarda bir çok arıcı da vardı. Arılar birbirlerini yok etiler. Çünkü doğasını bozdular arıların. Şu anda tek bir arıcı bile yok” diyor.

İnsanlar , önemli bir bilgiyi daha paylaşıyor: 6 bacaklı doğan bir oğlak ve kalbi dışarıda doğan bir buzağı. Tüm bu tuhaflıkları madene bağlıyor.
İlçede hastalanan insan sayısında da bir artış olduğunu düşündüklerini söyleyen vatandaslar, sağlık taraması yapılmasını istiyor.
4 ayrı havuzda siyanürle altın ayrıştırması yapıldığı ve 800 kişinin madende çalıştığı bilgisini veren sahislar , “Madende birçok taşeron firma da var. Taşeron firmalarında kaç kişinin çalıştığını bilmiyoruz” dedi.

İliç’te yaşayan Jeoloji Mühendisi Hüseyin Timurlenk, bölgede canlı organizmalarını, siyanüre ait izleri araştıracak ve analizi yapacak bilim insanının olmamasını eleştiriyor.
Mehmet Yıldırım da, ilçede yaşayan kuşların hepsinin göç ettiğini ve sularda balık ölümleri yaşandığını ifade ediyor.

RAPOR YAYIMLANACAK

İliç’e gelen Dersim Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Girişiminden Av. Barış Yıldırım, aynı zamanda Türkiye Barolar Birliğinin Çevre ve Kent Hukuk Komisyonu üyesi olduğunu ifade ederek, bölgede çeşitli incelemelerde bulunacaklarını ve ulaştıkları verileri bir rapor haline getireceklerini söyledi.
Yıldırım, “Bölgede aldığımız bilgilere göre bu maden işletme süreci için bir ayda 300 tona yakın siyanür kullanıldığını öğrendik. Bu da toprağa karışıyor ve yağmur yağmasıyla birlikte Fırat Nehri’ne karışıyor. Siyanür bölgede büyük bir tehlike yaratıyor” dedi.

Doç. Dr. Hüseyin Yıldıran, Uşak Eşme’de yaptığı bir konuşmada siyanürle altın çıkarılmasının zararlı olduğu söylediği için gözaltına alındı. Bu olayın ardından Ege Üniversitesi Rektörlüğü Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde öğretim üyesi olan Yıldıran hakkında soruşturma açtı. Yedi saat gözaltında tutulan Yıldıran, Eşme’de siyanürle altın çıkarmak için çalışan Tüprag firmasının faaliyetlerine karşı halkı bilgilendirmek için gittiğini söyleyerek, gözaltına alınışını şöyle anlatıyor: “İnsanlar yaşamsal sorunları olması nedeniyle bu konuya ilişkin benden bilgi istediler. Özel çalışma alanım olduğu için önceden hazırlık yapmama gerek yoktu. İnsanlar bilgilendikçe daha da sorular sordular. Bergen Çevre Sözleşmesini içeren açıklamalarda bulunduk. Ve nasıl olduysa güvenlik güçleri geldi bizi gözaltına aldı.” Dünya’daki altın tüketiminin şu an için Türkiye’de altın çıkarılmasını gerektirmediğini ve birkaç yıl içinde siyanürsüz altın üretmenin yolunun bulunabileceğini söyleyen Yıldıran, “Dünya madenciliğinde siyanür dışlandığı için siyanür üreten firmaların stokları fevkalade şişmiş durumda. Türkiye gibi 3. dünya ülkelerinde altın, gümüş çıkarma bahanesiyle topraklara siyanür işlenecek ki bu stoklar eritilsin. Bergama ve Eşme’de çıkacak altından Türkiye’nin kazanacağı para ise on milyon doları geçmez” diyor.
Sırada Beypazarı var
Bergama ve Eşme’de siyanüre ‘1. derecede zehir olduğu için’ karşı çıkıldığını ifade eden Yıldıran, bundan sonraki tehlike yerine de işaret çekiyor: Dünya rezervlerinin yüzde 50’sini içeren Ankara Beypazarı soda yatağı. Dünyanın soda üretimi açısından en önemli bölgelerinden birisi olan Beypazarı’nın Fransız, İngiliz, Alman ve Amerikan devlet yetkilileri tarafından ziyaret edildiğini, ziyaretlerin sebebinin ise Beypazarı’nın altında bulunan soda yatakları olduğunu söyleyen Yıldıran, “Kamuoyu siyanüre zehirli olduğu için karşı çıkarken nükleer santrallere de çevre ve insan sağlığı açısından karşı çıkılıyor. Beypazarı üzerinde hesap yapanlarsa, ‘Soda da neye karşı çıkacaksınız?’ diye kamuoyunu koşullandırmak istiyorlar” diyerek bu yeni yağma girişimine karşı durulması gerektiğini söylüyor.
Bitki örtüsü yok ediliyor
Türkiye’de şimdiye kadar Romanya’daki gibi bir siyanür patlaması meydana gelmediğini söyleyen Yıldıran siyanürün zararını şöyle açıklıyor: “Bir yerde siyanürü içeren bir çalışma varsa orası çok ciddi bir tehlikeyi sürekli yaymaktadır. Çalışma sürdüğü müddetçe tehlike kaçınılmazdır. Belli düzeydeki siyanür kaçakları gramatik sonuçlarını 6-8 yıl içerisinde yapar. O nedenle tüm şirketler çalışma programını 6-8 yıl arasında düzenler. Asıl gramatik etkiler tam olarak ortaya çıkmadan önce siyanürle ilgili bir işlem varsa fevkalade yüksek düzeyde siyanür kullanılacağı için o bölge bitki örtüsüyle ve hayvan örtüsüyle tükenmek zorundadır. Bitki örtüsü ve hayvan örtüsünün yok edilmesinin vurgulanması önemli bir etkendir. Buna bir örnek verecek olursak, Balıkesir’in Balya ilçesinde 1940’lı yıllarda 35 bin nüfus varken buradan gümüşlü kurşun çıkarılmıştı. Bunu çıkarmak için siyanür kullanıldı. Bugün bu ilçenin nüfusu 1500’dür.”
Uluslararası tahkime karşı olmamanın mümkün olmadığını söyleyen Yıldıran, siyanürle ilgili olarak gözlerden kaçan bir nokta olduğunu, onun da ‘halkın iradesi’ olduğunu belirtiyor. Siyasi iradenin Bergama veya Eşme’de siyanürle altın çıkarılmasını yasallaştırdığını söyleyen Yıldıran, “Diyelim ki mahkeme madenin işletilmesini onayladı. Ama Bergen Sözleşmesi en son noktada diyor ki, “İnsanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır.” Bu nedenle orada yaşayan insanların ‘refarandum’ hakkı vardır. Siyasi irade ve yargının madenin çıkarılması için karar vermesi yetersiz. Siyanürle altın çıkarılan bölgelerde yaşayan insanlar, ‘Biz bu madenin burada çıkarılmasını istemiyoruz’ dediklerinde çıkarılamaz. Madenin çalışıp çalışmaması konusunda son karar orada yaşayan insanlarındır. Tahkim olsa da olmasa da Bermen Sözleşmesi itibariyle nihai anlamda orada yaşayan insanlar sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” diyor. Bu yüzden Bergamalılar’ı desteklemek gerektiğini söylüyor.
Nükleere karşı çıkılmalı
Avrupa ülkelerinin ürettiğinin iki katı enerji tükettiğini belirten Yıldıran, Avrupalıların enerjiyi nereden bulduklarını şöyle anlatıyor: “Onların diliyle söyleyecek olursak ‘teleferik ülkelerden’. Almanya ve Fransa, gelişen ve yeşil bir çevre için nükleer santrallerini kaldırmak istiyor. Enerji üretiminin atıkları Türkiye’de kalırken temiz olan enerji kendileri tarafından kullanılmak isteniyor. Kendi ülkesinde nükleer santrali kaldırırken çevre ülkelerin çalıştırmasını sağlıyor. Nükleer santraller gündemde tutularak Türkiye gibi ülkeler araç olarak kullanılıyor. Nükleer santraller olmazsa, nükleer silahlar olmaz. Türkiye gibi ülkelerin nükleer santrallere karşı çıkması demek nükleer silahların yok olmasını sağlamaktır. Nükleer santrallere karşı çıkıldığında nükleer silahlanmanın önüne geçilmiş olur.”

Haber: Haber Merkezi

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.