Gazeteci-Yazar Cengiz Bahşi sosyal medya hesabından ‘Erzincan’da bir Covid Vakasının Ardından’ başlığıyla kaleme aldığı makalesinde Covid hastalığı geçirmiş bir yakınının geçirdiği zorlu süreçleri kendi kalemiyle dile getirdi. Bahşi yaşanan bu deneyimin bir çok yönünü belirterek aşının önemine vurgu yaptı.
Gazeteci-Yazar Cengiz Bahşi sosyal medya hesabından ‘Erzincan’da bir Covid Vakasının Ardından’ başlığıyla kaleme aldığı makalesinde Covid hastalığı geçirmiş bir yakınının geçirdiği zorlu süreçleri kendi kalemiyle dile getirdi. Bahşi yaşanan bu deneyimin bir çok yönünü belirterek aşının önemine vurgu yaptı.
Yazar Cengiz Bahşi konuyla ilgili yazdığı makalede şu ifadelere yer verdi; “28 Eylül 2021 yakın çevremiz için adeta bir dönüm noktası oldu. Eşimin Ağabeyi İsmail Gezay COVİD hastalığına yakalandı. Hastalığın boyutu kişiden kişiye değişebiliyor. Ailenin diğer fertleri çok hafif atlatırken o çok zor atlattı. Ölümle burun buruna hastalığın 11 gününü yoğun bakımda geçirdi. Tüm aile çok ızdırap çekti… Baba yoğun bakımda çocuklar evde karantinada. Babanın kan değerleri alt-üst oldu ve virüs ciğerlerini tamamen kapladı. İsmail Bey’in bu badireden sağ salim çıkması herkes için tarifi zor bir mutluluk… Çevresindeki herkesin hayatına zenginlik katan derdiyle dertlenen bir insandır İsmail Bey. Onunla temas edipte fayda görmemiş insan yok gibidir. Sevenleri de bu kötü gününde onu yalnız bırakmadılar aynı şekilde karşılık verdiler… Bu süreç, bizler içinde ayrıca bir deneyim oldu. Bilmediğimiz çok şeyin olduğunu, işin ciddiyetinin farkında olmadığımızı ve bu virüs bize asla gelmez rahatlığının nelere sebep olduğunu bizzat yaşayarak görmüş olduk.
AŞININ ÖNEMİ
İsmail Bey çok okuyan, araştıran bir kişiliğe sahip olmasına rağmen bir takım ön yargılardan olsa gerek virüse karşı en büyük silah olan aşıyı maalesef yaptırmamıştı. Bir enfeksiyonu antivürüs tedavisi olmadan nasıl bitirebilirsiniz ki? Bilgiye ulaşmak kolay ama makul ve akla yatkın doğru bilgiye ancak seçici davranarak ulaşabiliriz. Karamsar, sürekli kaygı arttırıcı ve komplo teorileri bizi doğru bilgiye götürmediği gibi ruh sağlığımızı da bozuyor. Bilim kurulu veya Dünya Sağlık Örgütü Uzmanları’nı değil de hiçbir somut veri ortaya koymayan bir takım asılsız iddiaları bilgi kaynağı görmenin sorunu çözmediğini insanların görmeleri gerekiyor. Pişmanlık hikâyeleri anlatmak veya dinlemek istemiyorsak fert fert herkesin üzerine düşeni yapması çevresine karşı kendini sorumlu hissetmesi gerekiyor.
GEÇMİŞTEN DERS ÇIKARMAK
Prof. Dr İ. Ethem Geçim tıp alanındaki çalışmalarıyla hem Türkiye’de hem de dünyada ağır yeri olan bir isimdir. 17 Ocak 2020 de Erzincan Mili Eğitim Müdürlüğü’nün davetlisi olarak düzenlenen bir konferansta söylediklerine bakar mısınız? Hitler’i 2. Dünya savaşı sırasında Rus Toprakları’nda mağlup eden birçok sebebin yanında asıl sebep TİFO SALGINI’NIN Alman Orduları’nı kırıp geçmesidir. Fakat 2. Dünya savaşı boyunca ülkemizde TİFO salgını görülmedi. Çünkü TİFO AŞISI’NI geliştirmiştik.” Çiçek, kızamık, kabakulak, kolera, tifo vb. hastalıkların bugün dünyadan yok olmasının tek nedeni aşılarının bulunmasıdır. Bir bilim insanının dediği gibi yaşadığımız çağın en büyük buluşu COVİD AŞISI’NIN bulunmasıdır. Aşı olmadan toplumun korunması mümkün değildir ve şuanda yoğun bakımda yatan hastaların yüzde seksenini hiç aşı olmayanlar olduğu biliniyor.
ACTEMRA
Actemra (romatizmal eklem iltihabı) tedavisinde kullanılan bir ilaç. Actemra’nın bu yazıya konu olmasının sebebi ise ağır COVİD hastaları için hayat kurtarıcı olabilmesidir. Nefes almakta zorlanmaya başladığınızda, enfeksiyon değerleriniz pik yaptığında ve de virüs akciğerlerinizi sarıp sarmaladığında iş bu ilaca kalıyor. İlaç, hem maliyetli olması, hem stok miktarı, hem de yan etkilerinin olma ihtimaline karşı ancak kritik durumlarda kullanılıyor. İsmail Bey’de de Actemra kullanıldıktan sonra ateşinde düşme, enfeksiyon değerlerinde düzelme ve sonrasında oksijen takviyesinden kurtulabildi. Yapılan tetkiklerde de çok şükür ilacın herhangi bir yan etkisine rastlanmadı. Konunun uzmanı olmamakla beraber yaşadıklarımızdan Actemra ile ilgili iki konunun önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi ilacın tedariki, İkincisi ise ilacın kullanım zamanı ile ilgili. Actemra sağlık bakanlığının onayına tabi bir ilaç. Fakat onayda gecikmeler olabileceği gibi onaylandıktan sonra ilacın elinize ulaşması zaman alabiliyor. Çünkü illere belirli sayılarda gönderiliyor bu ilaç. Erzincan hastane yönetimi –başhekimlik- ve il sağlık müdürlüğü bu konuda başarılı. İlaç ellerinde olmazsa dahi civar illerden hızlıca temin edebiliyorlar. Fakat sağlık gibi kamu hizmetlerinde risk oluşturmamak için ilacın hastaya ulaşmasının daha sistemli hale getirilerek ivedileştirilmesi gerekiyor. Bunun içinde oluşturulan tekelin kaldırılarak ilacın piyasada satışına onay verilmesi de bir çözüm olarak düşünülebilir. Bu ilaçla ilgili ikinci önemli gördüğüm konu ise kullanım zamanı ile ilgili. Bu konu ile ilgili okumalarımdan ve hekim görüşlerinden anladığım kadarıyla farklı iki görüşün olduğudur. Hastanın değerleri belli seviyelere ulaşıp STİKON FIRTINASI’NA(bağışıklık sisteminin virüse aşırı tepki vermesiyle organların zarar görmesi) girdikten ve hasta yoğun bakıma alındıktan sonra Actemra verilmeli diyen görüş… Hasta SİTİKON FIRTINASINA girmeden veya girdiği anda zaman kaybetmeden, hastanın şuuru yerindeyken ve yoğun bakıma alınmadan verilmeli diyen ikinci görüş. Gördüğüm kadarıyla bu konuda doktorlar kendi kararını veriyorlar. Zamanla kanıtlanmış bir tedavi yönteminin hastalara uygulanması ise temennimiz…
EN İYİ DOKTOR
Yıllarca hastane kapılarını çok aşındırmış bir dostum -espri ile karışık- en iyi doktor, aradığında ulaşabildiğin doktordur demişti. Bu anlamda Dr. M. Göktürk Kaban’a sonsuz teşekkürler… Bu süreçte telefonu 24 saat açıktı. Ulaşamadığımızda geri dönüş yaptı. GATA da görevli olmasına rağmen sürekli hastamızın değerlerini yorumlayarak bizleri bilgilendirdi, tavsiyelerde bulundu. Hasta yakınlarının psikolojisini rahatlattı. Erzincan dan gidip tahlil MR. vb. sorunları olan hastaların işini kolaylaştırıp onlara manevi destek olma çabaları ise her türlü takdirin üstünde. İyi veya kötü herkesin hastanelerle ilgili farklı anıları, hikâyeleri vardır. Kimileri için acı, kimileri için korku, kimileri içinde hayal kırıklıkları… Temennimiz herkesin hikâyesinin mutlu sonla bitmesidir. Bizler herkesin görevini çok iyi yaptığı hasta odaklı bir hastane ortamı ile karşılaştık. Yoğun bakım ünitesinin önünde sürekli olarak başhekim veya yardımcılarını ya da sağlık il müdürlüğünden birilerinin koşuşturmalarına tanık olduk. Hasta ve hasta yakınlarını kendi ailelerinden biri gibi gören ve sabırla açıklamalarda bulunan İsmail Bey’in doktorları Dr. Hasan Ölmez ve Dr. Mustafa Tosun’a, zor bir süreci kolay geçirmemizi sağlayan Dr. Zafer Küçüksu’ya ve her zamanki gibi doğru yönlendirmeleri için Dr. Bülent Yavuzer’e teşekkür ediyoruz.
HASTA BAKICILAR
İsmail Bey yoğun bakımdan normal servise çıkınca eşimle beraber telefonla irtibat kurduk. Kelimeler kesik kesik ve sesi çok zor çıkıyordu. Çok yorgun olmasına rağmen ilk söyledikleri hemşirelerin ve hasta bakıcıların yaptıkları fedakârlıkları hayatım boyunca unutmayacağım oldu. Her şeyi kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Kişisel temizliklerimi yaparken bir defa dahi yüksünmediler. Bir çocuk nasıl bakılırsa bana öylece baktılar. Verdikleri sevgiyi, psikolojik desteği asla unutamam… İnsan onuruna yakışır bir hizmet anlayışını benimseyen tüm sağlık çalışanlarına minnettarız…”