Halk ozanı kisvesi yetmeyebilir ama düz yazı ile anlatamadıklarımızı bir yudumda anlatan ve türkülerimize ilham kaynağı olan Erzincanlı Şairler her okunuşta yalnız kendisini değil okuyucusunu şiirlerinin diyalektiğine dâhil ediyor. Kimler bu şairler; Enver Gökçe, Ali Ekber Ataş, Cahit Öztelli, Cemal Süreya ve belki de daha sayamadıklarımız.
Halk ozanı kisvesi yetmeyebilir ama düz yazı ile anlatamadıklarımızı bir yudumda anlatan ve türkülerimize ilham kaynağı olan Erzincanlı Şairler her okunuşta yalnız kendisini değil okuyucusunu şiirlerinin diyalektiğine dâhil ediyor. Kimler bu şairler; Enver Gökçe, Ali Ekber Ataş, Cahit Öztelli, Cemal Süreya ve belki de daha sayamadıklarımız. Şiirler var Erzincan’ı anlatan, şairler var Erzincanlı olan, ozanlar var şiirlere dem vuran. Ancak tüm milletlerin en eski, en yaygın ve en estetik hallerini onların yazdıkları dizelerde okuruz. Onları belki herkes tanır ancak biz daha iyi tanırız. Sebebi ise gördüklerimizi, yaşadıklarımızı ve duygularımızı en sıcak yöresel ifadelerle dinleriz ve hakikaten bu memleketimin türküsü olabilir deriz.
“Anamız birdir, aynı memeden emmişiz dostlar. Kan kardeşiz, sizlere kanım kaynıyor. Sizlerle beraber herk ettik toprağı, Beraber yattık hapiste, beraber teskere aldık, Ve maniler yaktık hasret için; Gülemediysek de boş verdik beraber… Halay mı çekmedik kol kola, Horon mu tepmedik diz dize, Çepken mi vermedik rüzgâra? Koyun koyuna yattık toprak duvarlarda, Sıtmayla, sığırla, davarlarla… Daha da yatarız dostlarım daha da… Gün gelirse eğer, Halay çeker, türkü söyler gibi yan yana, Mavzer mavzere verip de, Düşmana kurşun da atarız. Sizlere kanım kaynıyor, yabancı değilsiniz bana…” diyen Enver Gökçe 1920 yılında Erzincan’ın Kemaliye (Eğin) ilçesine bağlı, Çit köyünde doğdu. Son yıllarını Ankara’daki bir huzurevinde tamamladı. 19 Kasım 1981’de yeğeninin Ankara’daki evinde öldü.
“Sağanak bir yağmurdu zaman, bardaktan boşanırcasına, yağıyorduk ki biz, diz dize göz göze, sığıntı bir beraberlikte, kendimizden gitmişiz, eylül yağmurlarında, sızıp kaldı gün, şırıl şırıl ıhlamur ağaçları, biz sırılsıklam, yerin dibine girdik, yerin dibine batsın ayrılık, ayrılığın bağbozumu, ellerimde titreyen dokunuşun, avuçlarım tutuştu, gözlerime konuşlanan bakışın, bir baktı pir aktı ki, alkımına kapıldık, gelip çattı zamansızlık, bırakıp kaçtı bizi, gün akşama iniyordu, gök ekin biçiyordu gözlerin, saçların sırılsıklam bir eylül, o gün içime çöktüğün gündü, mevsim hüzündü, yerin dibine girdik, yerin dibine batsın ayrılık, gelişin erguvan baharıydı, kuşandım, gidişin zemheriydi, uzadıkça kışladım” diyen Ali Ekber Ataş 11 Kasım 1961 yılında Erzincan’da doğdu. Şair ve Vitray Sanatçısı Ataş Yeni Edebiyat, 20 yüzyıl, Anadolu, Osmanlı ve Türkiye sanatında önemli eserlere imza attı.
“Gesi bağlarında dolanıyorum, Getirdim yârimi, aman aranıyorum, Bir tek selamına güveniyorum, Gel otur yanıma, hallerimi söyleyim, Derdimden anlama ben o yâri neyleyim, Gesi bağlarında üç top gülüm var, Ey Allah’tan korkmaz, Sana bana ölüm var, Ey Allah’tan korkmaz, Sana bana ölüm var, Ölüm varsa bu dünyada, Gülüm var, Atma garip anam, Beni dağlar ardına, Kimseler yanmasın anam yansın derdime” diyen Cahit Öztelli 1910 yılında Erzincan’da doğdu. 40 yıldan fazla bir süreyle Türk Halk Edebiyatı ve kültürüyle ilgili araştırmalar yaptı. Kul Nesimi, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre’nin şiirlerinin ortaya çıkarılmasına ve değerlendirilmesine öncülük etti. 24 Şubat 1978’de Ankara’da yaşamını yitirdi.
Posta arabalarından söz et bana, Kan var bütün kelimelerin altında, Ezop’un şu lanetli dilinden söz et, Kan var bütün kelimelerin altında, Umulmadık bir gün olabilir bugün, Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara, Bir çay şöyle yağmurların kokusunda, Kan var bütün kelimelerin altında, İşte durup dururken surda, Bir yelpaze gibi açıldı sesin, Güzün en gürültülü kanadında, Göğün en ince dalında, Kan var bütün kelimelerin altında, Umulmadık bir gün olabilir bugün, Bir çeşme gibi akabilir cumartesi, Çığlığındaki sessiz harfler, Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında, Ne güzel konuşur sokak satıcıları, Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar, Ve çiçekçi kızların göğüsleri, Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından, Kan var bütün kelimelerin altında, Yaprağını dökecek ağaç yok burda, Ama ışık sökebilir olanca renklerini, Sürekli işbaşındadır belleğin, Tanık şairler arasında, Oyuncu arkadaşlar arasında, Yolculuk bir kafiye arayabilir, Atının kuyruğundaki düğümde, Ölüm bir kafiye arayabilir, Ak gömleğinde, Yol bir kafiye arar ve bulur, Dönemeçlerin benzerliğinde, Kan var bütün kelimelerin altında, Bir gül al eline sözgelimi, Kan var bütün kelimelerin altında, Beş dakka tut bir aynanın önünde, Kan var bütün kelimelerin altında, Sonra kes o aynadan bir tutam, Beyaz bir tülbent içinde, Koy iç cebine, Bütün bir ömür kokar o ayna, Kan var bütün kelimelerin altında, İşte o kandır senin gülüşün, Sızmıştır hayatın derinlerine, Siyahtır orda kırmızıdır, Daldan dala atlar, Sever çocuklara anlatılan masalları, Ama iş savunmaya gelince, Yalnız alevi savurur, Ve güneşin solmaz çekirdeğini, Yalnız doruklarda, Umulmadık bir gün olabilir bugün, Kan var bütün kelimelerin altında” diyen Cemal Süreya ise 1931 tarihinde Erzincan’da doğdu. Süreyya aynı zamanda Cemalettin Seber adıyla da tanınıyordu. Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir. 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul’da şeker koması sonucu yaşamını yitirdi.