SON DAKİKA
hava
Google News

EĞİTİMSEN; “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU GERİ ÇEKİLMELİ”

Son Güncelleme :

13 Ocak 2022 - 10:24

/ 392 views kez okundu.
reklam
EĞİTİMSEN; “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU GERİ ÇEKİLMELİ”
reklam

TBMM’de kabul edilen ‘Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifinin kabul edilmesinin ardından Erzincan Eğitim Sen Şubesi teklifin içeriğinin sınırlı olduğunu ve kanunun geri çekilmesi gerektiğini belirtti.

TBMM’de kabul edilen ‘Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifinin kabul edilmesinin ardından Erzincan Eğitimsen Şubesi tarafından kabul edilen teklifin içeriğinin sınırlı olduğu ve kanunun geri çekilmesi gerektiği belirtildi.

Eğitimsen Erzincan Şubesi adına açıklamada bulunan Şube Sekreteri Suat Buğa “Komisyondan geçen teklif gerek hazırlanış biçimi, gerekse sınırlı içeriği açısından bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır.” diyerek kanunun geri çekilmesi gerektiğini ifade etti.

Buğa açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar eğitim sisteminde yaşanan her sorunda olduğu gibi, eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal, mesleki ve özlük sorunlarına tamamen piyasacı ve rekabetçi bir mantıkla yaklaşmıştır. Bu yaklaşımın son örneği, muhataplarının bilgisi dışında, kapalı kapılar ardında hazırlanan ve 31 Aralık 2021’de Meclise sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunun Meclis Komisyonundan bugün itibari ile geçmesidir. Komisyondan geçen teklifin gerek hazırlanış biçimi, gerekse sınırlı içeriği açısından bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır. Öğretmenlik mesleği gibi 18 milyon öğrencinin eğitim hakkını ve bir milyonu aşkın öğretmenin mesleğini, çalışma koşullarını, ekonomik ve özlük haklarını 13 maddelik bir kanun metni ile düzenlemek mümkün değildir.

Kanun tasarısında özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapan meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal hakları, ücret ve çalışma koşulları ile ilgili hiçbir düzenleme olmaması önemli bir eksikliktir.

Meslek kanunu olan diğer mesleklere bakıldığında kamu-özel ayrımı yapmadan o mesleği icra eden herkesin ilgili meslek kanunu kapsamında olduğu görülmektedir. Meslek Kanunu, mevcut haliyle bir Meslek Kanunu niteliği taşımadığı gibi, sadece birinci derecedeki öğretmenlere verilecek olan 3600 ek gösterge başta olmak üzere, ekonomik düzenlemelerle ilgili maddelerin 15 Ocak 2023 tarihinden sonra yürürlüğe girecek olması, çalışmanın sadece seçime yönelik olduğunu açıkça göstermektedir.

Adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, sınavın işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi, öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun olarak tartışılan mülakat-torpil uygulaması üzerinden yaygın bir ayrımcılığın yaşanabileceği izlenimini vermektedir.

Siyasi iktidar, öğretmenler arasında halen var olan  sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenileri eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını daha da pekiştirecek adımlar atmaktadır.

Öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir. Bu temel gerçeği yok sayarak öğretmenleri kariyer basamaklarına göre bölmek, farklı ücret politikaları üzerinden ayrıştırmak öğretmenler arasındaki ilişkilerin ve mesleki dayanışmanın bozulmasına neden olacaktır.

Yapay olarak oluşturulan farklı statü ve unvanlar, zaman içinde giderek belirginleşen sınıfsal ayrışmalara, okullarda katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır Bu durum ayrıca okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimler yaratacak, okullarda oluşturulan ‘özel sınıfları’ daha yaygın hale getirecektir.

İktidar, eğitim sistemini ve öğrencileri mecbur bıraktığı sınav merkezli eğitim uygulamasına öğretmenleri de katmak istemektedir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu gündeme geldiğinde Cumhurbaşkanı’nın ‘kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrımı kaldırıyoruz’ ifadesine rağmen bu yönde bir düzenleme yapılmamıştır. Mevcut teklifte sözleşmeli kadrolu ayrımı kalkmadığı gibi, sözleşmeli öğretmenlere sadece ‘sağlık ve can güvenliği’ durumunda tayin hakkı tanınmış, yıllardır ciddi bir sorun olarak devam eden eş durumu tayin hakkı verilmemiştir.

Siyasi iktidar eğer bir meslek kanunu yapmakta samimi ise yapması gereken tek şey öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun bir düzenleme yapmalıdır. ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan tavsiye kararı öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı metindir. Bu metin dikkate alınmadan hazırlanan bir Meslek Kanununu kabul etmemiz mümkün değildir.

Eğitim Sen, yıllardır sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçisi arkadaşlarımızın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır. Siyasi iktidar, Mecliste onayladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu  derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” temel alınmalı, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve talepleri güvence altına alınmalıdır. Bu doğrultuda çalışmalar yürütmek üzere eğitim alanında örgütlü tüm sendikaları birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.

Bir diğer gündem maddemiz ise ülkemizdeki genç ve çocuk ölümleri.

GERİCİ TOPLUM İNŞAA ETME ANLAYIŞI ÇOCUKLARIMIZI ÖLDÜRÜYOR…

Son yıllarda artarak devam eden gerici tarikat ve cemaat yurtlarındaki vakalara bir yenisi daha eklendi. Enes KARA’nın intihar haberi.  20 yaşında bir Tıp Fakültesi öğrencisi Enes KARA, cemaat yurdundaki baskılara dayanamayıp intihar ediyor. Ölmeden öncede durumun vahametini anlatan bir videoyu arkasında bırakarak. Ülkenin her tarafı izinli ama çok büyük çoğunluğu kaçak ve izinsiz cemaat ve tarikat yurtları ile dolu. Aladağ’ da, Karaman’da,  Kaimder’de,  Alimder’de ve daha birçok yurtta yaşananlar toplum hafızasında yerini korurken; Elazığ’da bir tıp öğrencisinin cemaat yurdundaki baskılara dayanamayıp intihar etme haberini aldık.

ARTIK YETER…

Kamusal ve Laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşan iktidarın, gerici toplum inşa etme politikaların sonucunda gençler bu yurtlarda, intihar ediyor, tacize uğruyor ve öldürülüyor. Türgev, Tügva, Ensar, Semerkand, ve ilim yayma cemiyetleri gibi vakıflara ait beş yüzün üzerinde yurt bulunurken, izinsiz ve kaçak yurt sayıları on binlerle anılmakta.  İster istemez, eğitim çağındaki çocuklarımız kimlere ve hangi zihniyete teslim edilmiş sorularını toplum olarak soruyoruz…

Oysa Laik, sosyal hukuk devletinde tüm çocuklar Devletin –Kamunun- himayesinde ve denetimindedir. Devlet gerekli önlemleri alarak bütün yoksul halk çocuklarının barınma ihtiyacını gidermelidir. Kamusal eğitimin de gereği budur. Ancak iktidar bunu bilinçli bir şekilde yapmayarak çocuklarımızı cemaat ve tarikatların kucağına itmektedir. Bu kabul edilemez..  Daha önce birçok tarikat yurdunda yaşanan, ölümler, cinsel istismarlar konusunda sesiz kalan, “bir kereden bir şey olmaz” diyen zihniyetin çocuklarımızın hayatını yok eden gerici politik uygulamalarına artık yeter. Bu ölüm ve istismarları kanıksamayacağız, susmayacağız. Kamusal laik eşit ve bilimsel eğitim temelli bir inşa için mücadeleye devam edeceğiz.”

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.