İlkbahar mevsiminin başlangıç günlerinden itibaren Erzincan’da tarımsal üretimin başlamasıyla tohumculuk sektöründe de piyasalar giderek canlanmaya başlıyor. Her yıl artan tohum alternatifleriyle tarım sektörü çeşit çeşit tohumlarla üreticileriyle buluşuyor.
İlkbahar mevsiminin başlangıç günlerinden itibaren Erzincan’da tarımsal üretimin başlamasıyla tohumculuk sektöründe de piyasalar giderek canlanmaya başlıyor. Her yıl artan tohum alternatifleriyle tarım sektörü çeşit çeşit tohumlarla üreticileriyle buluşuyor. Bitki üretiminin başlangıç materyali olan bitki ıslahı ile elde edilen verimli yeni çeşitlerin ve bunların ticarete konu olan tohumları/tohumlukları birim alandan elde edilecek verimin en önemli unsuru arasında yer alıyor. Sağlıklı gıda ve yüksek verimli gıda üretimi için tohum ve tohumluk giderek önem kazanıyor. Bu da dünyada ve ülkemizde tohum arz ve talebini giderek arttırıyor. Tohum arzında talebin gelişmesiyle birlikte tohumlukların kalite ölçütlerinin ve standartlarının gelişmesi kaçınılmaz oluyor.
Erzincan’da bu anlamda “Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi” projesi kapsamında tohum ekimini yaygınlaştırmak amacıyla çiftçilere yönelik destekler devam ediyor. Ayrıca üreticilere sulama ve gübre destekleri ile üretimlerinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor.
Türkiye’nin Tohum Potansiyeli
Dünya tohum piyasasının ilk üç sırasında ABD (%27), Çin (%22) ve Fransa (%6) yer alırken Türkiye’nin 1,3 milyar dolar ile dünya tohum piyasasının %2’sine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Dünya tohum piyasasında büyüklük bakımından Türkiye %2’lik potansiyel ile 11. sırada yer alırken -toplumumuz tarafından yanlış bir algı ile- tohum sektörünün en büyüğü olarak kabul edilen İsrail ilk 10’da bile yoktur. Elbette bu rakam ülkelerin tohum üretim ve kullanım potansiyelini yansıtmaktadır.
Ülkemiz tarımında planlı ve sistemli tohumculuk faaliyetleri -Cumhuriyetle birlikte- 1925-1930’lu yıllarda araştırma enstitüleri/”tohum ıslah istasyon”larının kurulmasıyla başlamıştır. Ancak 1960’lı yıllara kadar bu alanda sağlanan gelişmeler bazı türlerde çeşit geliştirme çabaları ve sınırlı miktarda tohumluk üretiminden öteye gidememiştir. 1963 yılında Tohumlukların Tescil, Kontrol ve sertifikasyonu Hakkındaki 308 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile ülkemiz tohumculuğunda yeni bir dönem başlamıştır. Bu Kanun’la birlikte çeşit tescili, tohumlukların sertifikasyonu ile kalite kontrolü ve piyasa denetimi konularında T.C. Tarım Bakanlığı ilk kez görevler üstlenmiş, tohumluk üretimi konusunda ise daha etkin rol almıştır.
Özel Sektör Tohumculuğu
1980’li yıllara kadar Türkiye’de uygulanan kamu ağırlıklı tohumluk politikaları ülke ihtiyacının yurt içi üretimlerle karşılanması yönünde olmuştur. 1983 yılında tohumluk fiyatlarının, 1984’te ise tohumluk ithalatının serbest bırakılması ve serbest piyasa ekonomisinin etkin hâle gelmesi ile özel sektör tohumculuğu gelişme fırsatı bulmuştur. Özel sektörün küresel firmaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkinliklerini arttırmakta idi. 1963 yılında çıkartılan 308 sayılı Kanun yerli sektörün gelişmesi ve teşkilatlanması konusunda yetersiz kalmaktaydı. 2004 yılında Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin 5542 sayılı Kanun ve 2006 yılında yürürlüğe giren 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu özel sektör tohumculuğunun önünü açmıştır. Tohumculuk Kanunu çerçevesinde 2008 yılında kurulan yedi alt birlik ve bunların oluşturduğu Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ile Türk tohumculuk sektörünün teşkilatlanması sağlanmıştır. Bu gelişmeyle birlikte tohumluk üretimine ve kullanımına verilen desteklemelerle sertifikalı tohumluk üretiminde ve kullanımında önemli artışlar olmuştur.
Özel sektör tohumculuğu gelişme içerisine girmesine rağmen yapısal ve teknolojik açıdan henüz yeterli seviyede değildir. Elbette Kanun’da birtakım düzenlemelerin yapılması gereklidir. Fakat Kanun’u toptan yok saymak, karalamak Türk tarımının gelişmesine engel olma gayretidir. 5553 sayılı Kanun’a tamamen karşı olan bazı kişiler ve gruplar yerel çeşitlerin /köy çeşitlerinin tohumunun yok olduğunu ve bu Kanun’la ülkemiz tohumculuğunun tamamen yabancı şirketlere mahkûm edildiğini öne sürmektedirler. Hâlbuki Tohumculuk Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile sektörde şirketleşme ve yukarıda da belirttiğimiz gibi tohumluk üretimi önemli ölçüde artmıştır hatta bazı şirketler yurt dışıyla rekabet edecek büyüklüğe ulaşmıştır. Önemli olan dünyada söz sahibi tohum firmaları ile rekabet edebilir yerli firmalar oluşturmaktır. Yerel çeşitler/köy çeşitleri bitki ıslahçıları tarafından yeteri kadar olmasa da değerlendirilmekte ve gen bankalarında muhafaza altına alınmaktadır.
Türkiye’nin ilk özel tohum firması 1978 yılında faaliyete geçmiş ve uluslararası alanda ülke adına rekabet edebilen bir tohum firması konumuna gelmiştir. Ardından uluslararası alanda başarı sağlayan yerli firmalar daha da güçlenmiştir. Bu firmalara ilave olarak 15-20 yerli tohumculuk firması da önemli gelişmeler sağlayarak ülkemizde ve uluslararası alanda pazarlarını geliştirmektedirler.
Milli Tohumculuğunun Gelişimi İçin Ne Yapmalı?
Ülkenin ihtiyacı olan türlerde çeşit ıslah çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Başta mısır, ayçiçeği, soya fasulyesi, patates, yonca, hibrit sebze ve özellikle şeker pancarı olmak üzere ülkemizin yerli çeşit geliştirme kapasitesi arttırılmalıdır. Bu konularda çalışan yerli özel sektör özellikle desteklenmelidir. Ülkemizin sosyoekonomisi açısından önemli bir değere sahip olan şeker pancarında üretimde olan yerli çeşidimiz henüz mevcut değildir. TAGEM ve bazı üniversitelerde şeker pancarı çeşit ıslahı konusunda başlatılan AR-GE çalışmaları desteklenmelidir.
Yem bitkilerinde çeşit ıslahında ve tohum üretiminde problem yaşanmaktadır. Ülke hayvancılığını yakından ilgilendiren yem bitkileri üretimi, çeşit ıslahı ve tohum üretimi ile bağlantılıdır. Yonca, fiğ, yem bezelyesi ve korunga türlerinde sertifikalı tohumluk üretiminde eksiklikler vardır. Özellikle yonca çeşit ıslahında, tohum üretiminde sektörde yetersizlikler ve belirsizlikler vardır.
2018 yılında 3.000 ton yonca tohumu üretilmiş ve 5 yılda bir yenileme esasına göre 3.185 ton tohumluğa ihtiyaç olduğu hesaplanmıştır. 2018 yılında 3.836 ton yonca tohumu ithal edilmiş ve bunun 2.901 tonu (yonca tohumu ithalatının %75’i) İtalya’dan yapılmıştır.
Yem bitkileri tohum üretiminde yaşanan bu problemi gidermek için TİGEM işletmeleri ağırlıklı olarak yem bitkilerine yönlendirilebilir veya bu konuda çalışan özel sektör tohum firmaları ile iş birliğine gidilebilir.
Türkiye’de tarıma dayalı gelirin %0,48’i tarımsal AR-GE çalışmalarına ayrılmaktadır. Bu oran arttırılarak özeldeki ve kamudaki araştırmacılara yapılan proje destekleri daha da geliştirilmeli ve bitki ıslahçılarının eğitimi ile tohumculuk konusundaki eğitimlere önem verilmelidir.
AR-GE destek miktarlarına kaynak oluşturmak amacıyla tarımsal üretimi arttırmak için yapılan tarımsal desteklerin toplamı üzerinden belli bir dilimi (mesela %0,1’i) AR-GE faaliyetlerinde bulunan özel sektör, üniversite ve kamu araştırmacı kuruluşlarına proje karşılığı (özellikle bitki ıslahı ve tohum teknolojileri alanındaki çalışmalara) kaynak olarak aktarılmalıdır.
Bitki ıslahı ve tohumculuk teknolojiler alanlarında kamu-üniversite-özel sektör iş birliğini geliştirmek ve yerleştirmek amacı ile Bakanlıkça desteklenen özel sektör AR-GE projelerinde özel sektör ve üniversite-kamu araştırma enstitüsü iş birliği ile geliştirilen projelere öncelik verilmelidir ve destek sağlanmalıdır.
Son derece genç olan millî özel tohumluk sektörünün rekabetçi gücü arttırılmalıdır. Sertifikalı tohumluk kullanım desteği ödenen bitkilerde, ıslah çalışmaları ülkemizde yapılarak geliştirilen yerli çeşitlerin tohumluklarına daha yüksek oranda destek verilmelidir.
Sertifikalı tohumluk kullanımı daha da yaygınlaştırılmalı ve sertifikalı tohumluk için yeni destekleme yöntemleri geliştirilerek mevcut sertifikalı tohumluk kullanımı arttırılmalıdır.
Tohumculuk sektörünün sağlıklı gelişmesi için denetime daha fazla önem verilmelidir. Denetim konusunda yapılacak yetki devri ile sektörün kendi kendini denetlemesi sağlanmalıdır. Birlikler de bu konudaki alt yapılarını geliştirmelidir.
Tohumluk kullanım ve üretim desteklemelerinde arpa, buğday ile yulaf, tritikale, çavdar arasındaki ayrım ortadan kalkmalı hepsi serin iklim tahılları olarak aynı grupta değerlendirilmelidir.
Tarım havzaları uygulamasında cins ve tür farklılıkları ortadan kalkmalıdır. Arpa ve buğdayın yetiştiği yerde tritikale, yulaf ve çavdar rahatlıkla yetişebilir. Bunlar serin iklim tahılları olarak değerlendirilmelidir.
Tohum/tarım teknikeri/teknisyeni eğitimleri desteklenmeli, özendirilmelidir.