Dünyanın doğum günü olarak da adlandırılan, doğanın yaratılışının temel taşlarından olan su, hava ve toprağın korunmasına dikkat çekmek amacıyla kutlanan Dünya Günü her yıl 20-22 Nisan tarihleri arasında kutlanıyor.
Dünyanın doğum günü olarak da adlandırılan, doğanın yaratılışının temel taşlarından olan su, hava ve toprağın korunmasına dikkat çekmek amacıyla kutlanan Dünya Günü her yıl 20-22 Nisan tarihleri arasında kutlanıyor. Mitolojik anlatımlar ve ayetlerde yazılan mucizelere göre evren 6 günde dünya ise 2 günde yaratıldı. Bu inanç geleneğinin verdiği ilham ile Dünya 20 Nisan’da başlayan büyük bir mucize ile 22 Nisan’a kadar uzanan yaratılış efsanesiyle Samanyolu Galaksisinde doğdu diyoruz. Tabii ki Dünya Gününü kutlamanın bu masalsı şiiri bize günün asıl neden kutlandığı verilerini vermiyor. Dünya Gününün kutlanmasındaki asıl amaç pembemsi veya camgöbeği gaz bulutlarının çaldığı metal müzik hikâyesinin dışında dünyayı tüketim açlığıyla adeta yok olmaya terk etmiş, kurşunlu benzin tüketen, endüstri nedeniyle filtreden geçmeyen üretim atıkları ve insan medeniyetinin oluşturduğu metalik gazlarının salınımının sonucunda nefes aldığımız dünyamızda soluduğumuz hava ve kirlilik.
Dünya günü aynı zamanda modern çevre hareketinin ortaya çıkışının da yıl dönümüdür. İlk olarak Amerika’da 1970 yılında çevrenin korunması adına yapılan etkinliklerle kutlanan ve günümüzde earthday.org tarafından 193’ten fazla ülkede 1 milyar insanın küresel olarak gerçekleştirdiği birçok etkinlikleri içeriyor.
Asıl hikâye ise şöyle başlıyor; 1969 yılında San Francisco’da düzenlenen UNESCO Konferansı sırasında, küresel barış aktivisti John McConnell, Dünya’yı ve barış kavramını onurlandırmak için bir gün belirlenmesini ve bugünün ekinoks olan 21 Mart günü olmasını önerdi. John McConnell tarafından hazırlanan bildiri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri U Thant tarafından onaylandı. Aynı yıl Santa Barbara’da yaşanan petrol sızıntısı ve buna bağlı yaşanan doğa felaketleri genç senatör Gaylord Nelson tarafından endişeyle karşılanmıştı. Üç milyon galondan fazla petrol sızıntısı nedeniyle 10.000’den fazla deniz kuşu, yunus, fok ve denizaslanı öldü. Halk bilincinin oluşması için önce gençlerin bilinçlenmesi gerektiğini düşünen Nelson, öğrencilerin savaş karşıtı hareketlerinden ilham alarak gençlerin bu enerjisini çevre kirliliği konusunda ortaya çıkarmak istedi. Senatör Nelson, üniversite kampüslerinde çevre kirliliğinin öğretilmesi fikrini ulusal medyaya duyurdu ve muhafazakâr cumhuriyetçi kongre üyesi olan Pete McCloskey’i eş başkan olarak görev yapmaya ikna etti. Kampüs eğitimlerini organize etmesi için genç bir aktivist olan Denis Hayes organizasyonun başına geçirildi ve öğrenci katılımını en üst düzeye çıkarmak için bahar tatili ile final sınavları arasına denk gelen 22 Nisan tarihi seçildi. Nelson ve Hayes, etkinliği “Dünya Günü” olarak adlandırdı.
Huzurun içinde yaşadığımız büyük huzursuzluk olarak da tabir edebileceğimiz çevre ve hava kirliliği halk sağlığını etkileyen ciddi bir insanlık sorunu haline geldi. Çevre kirliliklerinin atmosferde yarattığı çöküntünün yarattığı küresel ısınma sorunu ise küresel bir dünya mücadelesi kavramını zihinlerimizde yerleştirdi. İnsanlardaki düşünsel canlanış büyük bir küresel temizlik hareketinin başlamasına neden oldu. İnsanlık yaşanan salgın hastalıklar ardından aldığı büyük darbelerle bir uyanışa geçti. Küresel anlamda başlatılan her aktivite bir diğer ülkenin günlük aktivitelerine yansıdı ve bir iklimsel birlik dalgası oluştu. Çevre kirliliğini meydana getiren ekosistemimizi tehdit eden her türlü kirlenme reddedildi. Toprak kirliliği, Hava kirliliği, Su kirliliği, ambalaj atıkları, ses kirliliği, radyoaktif kirlenme, ışık kirliliği, toksik maddeler ve bilfiil bozuntu çeşitlerine karşı paralel iklim eylemleri ve eylem çeşitleri adeta kendini güncelledi. Oturduğumuz banktan, yürüdüğümüz patikaya; yediğimiz gıdadan içtiğimiz gazlı içeceğe kadar kimyasal kalıntılar arandı. İnsanlık yeni gözleriyle geleceği yeniden görmeye başladı.
