DİSK Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu bazı incelemelerde bulunmak ve sendikal çalışmalar yapmak üzere Erzincan’a geldi. Sendika binasında basın toplantısı düzenleyen Çerkezoğlu başlatılan “Gelirde Adalet Vergide Adalet” süreciyle birlikte işçi kesiminin yaşadığı sorunları dile getirdi.
DİSK Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu bazı incelemelerde bulunmak ve sendikal çalışmalar yapmak üzere Erzincan’a geldi. Sendika binasında basın toplantısı düzenleyen Çerkezoğlu başlatılan “Gelirde Adalet Vergide Adalet” süreciyle birlikte işçi kesiminin yaşadığı sorunları dile getirdi. Çerkezoğlu asgari ücret ve gelirde adaletsizliğe ilişkin konularda açıklamada bulundu.
Çerkezoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Disk olarak Türkiye’nin her tarafında sendikal çalışmalarımızı örgütlenme mücadelemize devam ediyoruz. Bu günde hem Sağlık İş kolunda hem Genel Hizmetler İş kolundaki üyelerimizi, temsilcilerimizi, önce Erzincan’da ondan sonra Tunceli’de yapacağımız ziyaretler çerçevesinde buradayız. Yarın aynı zamanda Tunceli Belediyesinin düzenlemiş olduğu Kadın Emeği konulu bir etkinliğe de katılacağız.
Bu süreçte DİSK olarak çok önemli tarihsel görevlerimiz olduğunu düşünüyoruz. Türkiye hepimizin bildiği gibi zor bir dönemden geçiyor. Bir taraftan ekonomik kriz, bunun yarattığı başta işçi sınıfı olmak üzere gelir kaybı, diğer taraftan işsizlik başta gençleri ve kadınları çok ciddi bir biçimde etkileyen, bununla birlikte 2 yılı aşkın bir süredir bütün dünyanın ve bizim de mücadele ettiğimiz bir Covid-19 pandemisi. Bütün bunlar tabloyu daha da ağırlaştırdı.
Özellikle yılbaşı itibariyle Türkiye yüksek enflasyonlu bir sürece girdi. Bu süreçte özellikle bu kadar yüksek enflasyon olduğu bir dönemde bir taraftan işsizlikle, bir taraftan yoksullukla başa çıkmaya çalışan bir işçi sınıfı var. Türkiye bir asgari ücretler toplumu haline geldi. Özellikle sendikalaşmanın önündeki engeller Toplu Sözleşme Hakkının kullanımı önündeki engeller nedeniyle Türkiye bir asgari ücretliler toplumu. Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası asgari ücret ve civarında ücret alıyor. Üniversite mezunu gençlerimiz bile asgari ücretle ve istihdam ediliyor. Böylesi bir dönemdeyiz. Yılbaşında asgari ücrete yapılan %50’lik artış daha yılın ilk ayında eriyip gitti.
Bu süreçte disk olarak biz, özellikle, 1 Ekim tarihinden itibaren bir mücadele süreci yürütüyoruz. Önce “Gelir de adalet vergide adalet” diyerek bu süreci başlattık. Ardından asgari ücret süreciyle devam ettik. Şimdi de, özellikle, yaşanan bu yüksek enflasyon karşısında 5 temel taleple, 5 temel hedefle bu mücadelelerimizi yürütüyoruz.
Birincisi; elektriğe, suya, doğalgaza, temel tüketim maddelerine, gıda maddelerine fahiş zamlar geldi. Bu zamlar her şeyi etkiliyor. Dolayısıyla bu elektrik, su ve doğalgaza yapılan zamların geri alınması ve faturalardaki KDV’nin kaldırılması talebimiz var.
İkincisi; asgari ücret bir ortalama ücret Türkiye’de. Asgari ücrete yapılan artış daha yılın ikinci ayında eriyip gitti. Türkiye’de asgari ücret şu an açlık sınırının altına gerilemiş durumda. Bu nedenle Asgari Ücret Tespit Komisyonunun derhal toplanarak asgari ücreti yeniden güncellemesini ve bütün ücretlere de asgari ücret artış oranı kadar artış yapılmasını istiyoruz.
Üçüncüsü; gelirde adalet olabilmesi için vergide adalet olması lazım. O nedenle özellikle vergi dilimleri son derece düşük belirlendiği için çok hızlı vergi dilimine giriyoruz. Gelirimiz daha da azalıyor. O nedenle gelirden alınan verginin azaltılması, adaletli bir vergi sistemi istiyoruz.
Dördüncüsü; başta taşeron çalıştırma olmak üzere ki belediyelerdeki şirket işçisi arkadaşlarımız bunu en önemli mağdurlarıdır. “Taşerona kadro veriyoruz.” dediler ama belediyelerde hala işçi arkadaşlarımız şirket işçisi olarak çalışıyor. Birçok haklarını elde edemiyorlar. Dolayısıyla taşeron çalıştırma, esnaf kuryelik dahil olmak üzere bütün güvencesiz çalıştırma biçimlerinin ortadan kaldırılması için mücadele veriyoruz.
Beşincisi; belki de en önemlisi, bu tür kriz dönemlerinde, hepimizin, bütün çalışanların emeğini, ekmeğini korumasının tek bir yolu var. Bütün dünyada da ülkemizde de. İki tane yolu yok, bir tek yolu var. O da sendikalı olmak. Toplu sözleşme hakkından yararlanabilmek. O nedenle “Sendikalaşmanın, sendikal hakların kullanımının önündeki engeller kaldırılsın.” diyoruz.
Böylesi bir 5 temel hedefle bu mücadeleyi yürütüyoruz. Bununla birlikte her zaman DİSK olarak söylediğimiz bir söz var: “Demokrasi işçinin ekmeğidir.” Bir taraftan emeğimiz, ekmeğimiz için mücadele verirken, aynı zamanda da demokrasi içinde mücadele veriyoruz. Çünkü demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Emeğin haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz.
DİSK olarak böylesi bir süreçte, böylesi bir programla Türkiye’nin dört bir tarafında bir taraftan örgütleniyoruz. Bütün iş kollarından işçi arkadaşlarımızı, DİSK’le buluşturmak için bu çalışmaları yürütüyoruz. Diğer taraftan da bunun mücadelesini veriyoruz ama ne yazık ki; bu anlamda çok ciddi zorluklarla da karşı karşıya kalıyoruz. Daha şimdi buraya geldiğimde, sabah, sendikalı olduğu için, en temel yasal ve anayasal hakkını kullandığı için, DİSK’e bağlı Genel-İş sendikamıza üye olduğu için, zorluk yaşayan ERA Çevre Teknolojileri Şirketinde, iş yerinde çalışan arkadaşlarımızla görüştüm. Arkadaşlarımız sendikalaşma nedeniyle işten çıkarmaların yaşandığını ve özellikle de sendikalaşma konusunda ciddi zorluklar yaşadıklarını söylüyorlar. Bunu Türkiye’nin her tarafında yaşıyoruz sadece Erzincan’da değil, bütün iş kollarında yaşıyoruz.
Buradan bütün işverenlere de çağrımız sendikalı olmanın, sendikaya üye olmanın bütün işleri yasal ve anayasal haklı olduğunu bilelim ve işçilerin yasal ve anayasal haklarını kullanmasının önündeki tüm engelleri kaldıracak bir tutum ve davranış içerisinde olması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Çünkü gerçekten bir taraftan ekonomik kriz, Pandeminin yarattığı zorluklar, Türkiye’de emeğiyle geçinen herkes ki Türkiye bir ücretliler toplumu artık. Hepimiz yani şu an bizi izleyen gazeteci arkadaşlarımız basın-yayında çalışan arkadaşlarımızdan, yine bizi izleyen Emniyetteki arkadaşlarımıza kadar hepimizin çok ciddi bir yaşam mücadelesi, geçim mücadelesi içerisinde olduğumuzu hepiniz biliyorsunuz. Böylesi bir süreçte emeğimize sahip çıkacağız, ekmeğimize sahip çıkacağız, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacağız. Tabii bunları yapmak demek aynı zamanda memlekete sahip çıkmak demektir, diyorum.”