5 Temmuz 1993’te Erzincan Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde terör örgütü tarafından 33 vatandaşımız katledilmişti.
5 Temmuz 1993’te Erzincan Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde terör örgütü tarafından 33 vatandaşımız katledilmişti. Katliamın 31. Yılında da şehitler unutulmayarak, anma programı düzenlendi. Anma programına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Erzincan Valisi Doç. Dr. Hamza Aydoğdu, 3. Ordu Komutanı Korgeneral Veli Tarakcı, Erzincan Milletvekilleri Süleyman Karaman ve Mustafa Sarıgül, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, il protokolü, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, şehitlerin yakınları ve vatandaşların katılımıyla anma programı düzenlendi. Şehitlik mezarlığında ve şehitlik anıtında dualar edilmesinin ardından protokol karanfiller bırakıldı. Burada bir konuşma yapan Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun şu ifadelere yer verdi;
“Bugün burada bundan 31 yıl önce 5 Temmuz 1993 tarihinde alçak teröristlerin canice gerçekleştirdikleri katliam sonucunda Erzincan’ımızın güzel ilçesi Kemaliye bağlı Başbağlar köyünde hayatını kaybeden 33 vatandaşımızı, şehidimizi; anmak, acılarımızı paylaşmak, sizlerle hemhal olmak, birlik ve dirliğimize kastetmek isteyenleri lanetlemek üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bu mukaddes yerde bulunmaktan, aranızda olmaktan onur ve gurur duyuyorum!
“ŞEHİTLERİMİZİN ACISINI DÜN GİBİ YÜREĞİMDE HİSSEDİYORUM”
Ezan saati katliam planlayanlar kadın, erkek, çocuk ayırt etmeden, savunmasız vatandaşlarımızı kahpece kurşuna dizenler, evlerimizi ateşe verenler 33 vatandaşımızı şehit etmiş, 30 tane kadını dul, 100’e yakın evladımızı yetim bırakmıştır.
Ama unutmasınlar ki! Geride kalanlar bize önce Allah’ın, sonra şehitlerimizin emaneti, başımızın tacıdır. Biz dün olduğu gibi bugünde hep birlikte buradayız. Birliğimize kastetmek isteyenlere asla müsaade etmeyeceğiz.
“ERZİNCAN’IMIZIN VE TÜRKİYE’MİZİN ÜZERİNDE HAİN PLANLARI OLANLAR ASLA EMELLERİNE ULAŞAMAYACAKTIR”
Bizler bir kilimin desenleriyiz. Farklılıklarımızı zenginliklerimiz olarak görür, ona göre yaşarız. “Ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır” hadisi şerif-i şiarımızdır. Son yurdumuzun neresinde olursa olsun aramıza ayrılık tohuma ekmek isteyenlere karşı hep birlikte omuz omuza mücadele etmeli, kardeşlik hukukumuza zeval getirmemeliyiz. Maalesef ülkemiz geçmişte buna benzer birçok talihsiz ve tehlikeli vakalarla ve vukuatlarla sarsılmış, kamplaşmanın derin sularına çekilmeye çalışılmıştır.
Sonu ve istikameti olmayan; sosyal şiddetin, ideolojik karşıtlığın ve mezhep çekişmesinin karanlık labirentlerinde aziz milletimiz fertleri birbirine girmiş ve nesiller bu şekilde israf olmuştur. Kan, kavga ve karmaşayla beslenmiş ve şekillenmiş acı tecrübeler, milletimizin birbirine düşmesinin kimlerin işine yaradığını, bundan hangi mihrakların nemalandığını herkese göstermiştir. Başbağlar Katliamı’ndan birkaç gün öncesinde, yakın tarihin en üzücü ve insanlıkla ilgisi olmayan trajik gelişmelerinden birisi olan 2 Temmuz 1993 tarihinde vuku bulan Sivas olaylarında kimliği belirsiz kişilerce gece vakti dağıtılan ve yöre halkını galeyana getirici bildirilerin amacı bugün daha net olarak anlaşılmıştır. Alevlendirilmeye çalışılan etnik ve mezhep gerilimi yalnızca aziz Türk milletine zarar verecek, düşmanlarımızı sevindirecektir. Bu itibarla herkes azami duyarlılık içerisinde kalarak, ülkemizi ateşe atacak tuzaklara ve kamplaşmalara karşı son derece temkinli davranmalıdır.
Kirli emelleri olan alçaklar hedeflerine ulaşamayacak, hain terör örgütünün muhakkak kökü kazınacak, ülkemiz ve yüce milletimiz bu kirli oyunlardan ve terör belasından kurtarılacaktır. Erzincan Kardeşliğin şehridir.
Biz; kökeni, mezhebi, inancı ve siyasi yönelimi ne olursa olsun herkesin Türk milletinin bir, ayrılmaz ve eşit ferdi olduğuna yürekten inanmaktayız. Bu hakikati değiştirmeye, bozmaya ve milletimizi birbirine düşürecek her girişime dün olduğu gibi bugün de sonuna kadar karşı çıkmakta ve üstesinden gelmek için her fedakârlığı göstermekten geri durmayacağız.
Başbağlar katliamı ile birlikte terör en aşağılık yüzünü bir kez daha sergilemiştir. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne göz diken hain odaklar Başbağlar’da da kardeşlik hukukumuzu bozmaya yeltenmiş fakat yaşanan büyük acılara rağmen başarılı olamamışlardır. Tarihte ülkemizi parçalamak isteyen hainler asla emellerine ulaşamadı ve ulaşamayacaktır. 31 yıldır Başbağlar milletimizin ortak acısı, ortak yasının adı olmuştur. Her karışına kanını, canını feda etmiş şehitlerimizin, gazilerimizin emaneti olan bu toprakların neferi olan bir milletiz biz. Birlik ve beraberliğe her şeyden çok ihtiyacımız olan bu günlerde, vatanımıza göz diken hainlere her bir ağızdan diyoruz ki; Madımak’ta yanan canda bizim, Başbağlar’da dökülen kanda bizim. Biz bir ölürsek bin diriliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle bu menfur katliamın mağdurlarına sabır, kaybettiğimiz canlara ise Allah’tan rahmet diliyorum. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Sizleri saygıyla selamlıyorum. Allah’a emanet olun.”
Ardından Konuşan Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu şu ifadeleri kullandı;
“ Keşke! Zamanı durdurmak, Yahut takvimlerden bir yaprak yırtmak mümkün olsaydı. Bir an bile düşünmez, Tereddütsüz söküp atacağımız gün olurdu 5 Temmuz.
Bizim, ifade etmeye takat getiremediğimiz şeyleri sizler yaşadınız, yaşıyorsunuz. Göğsünde iman olmasa insanın, “Kader, vatan sevgisi” diyemese, Bu tevekkül, bu metanet olmasa insanda bu acılara dayanmak mümkün değildir. Çünkü! Başbağlar, İnsanların öldürüldüğü yer değil, İnsanlığın öldürüldüğü yerdir. Dünyanın neresinde vicdan sahibi, mazlum, masum bir insan varsa Bir yanı, bir parçası Başbağlar’dadır. Başbağların acısı da onların yüreğindedir. Savaşın bile bir şerefi ve onuru olmalı.
İbrahim Baltacı, daha on üç yaşında idi. Sokakta oyun oynayacak yaşta. Adil Torun, Yirmi iki yaşında, daha hayatının baharında. Mehmet Daşdelen, Yetmiş dört yaşında, Evden camiye, camiden eve, piri fani, yaşlı bir dede idi. Hepsi masum, hepsi kimsesiz Kötülükten bi haber…
Gündelik işlerinde idiler. Bağda, bahçede çalışıp yorulmuşlar, Bir lokma yemek için kurdukları sofralarına, Camiden dönmelerini bekliyorlardı babalarını, eşlerini, amcalarını…
Hani, şiirde denildiği gibi;
“Bir temmuz akşamı idi,
Allah şahit ki yıldızlar sararmış gibi,
Tepeler titreşir, hava kış gibi,
Bir dağın sırtında dağ varmış gibi…”
İşte! O gün bugündür, Yüreğimiz hep kış, Hiç ısınmadı, hep titredi, hep üşüdü…
Değerli hemşehrilerim, Başbağlar tesedüfen seçilmiş bir yer değildi. Nifak tohumları ekmek için bilerek seçilmişti ama onlar, Bu aziz milletin ferasetini, irfanını, cesaretini, sadakatini hiç bir zaman hesaplayamadılar. Hesaplayamadılar, çünkü bu değerlerin hiçbiri onlarda yoktu.
Sizler, Her şeye rağmen, Vakur duruşunuzla, Sevginin nefretten büyük olduğunu herkese ispatladınız. Allah sizlerden razı olsun. Doksanlı yıllarda, 1993 yılında üniversite öğrencisi iken, Erzincan Depremini ve Başbağlar Katliamını uzaktan içimizde hissedip ağlayanlardanız. Allah’a hamdolsun bugün Erzincan’a hizmet etmeyi nasip etti.
Geldikten kısa bir süre sonra İliç’te göçük oldu. Şimdi buradayız. Kaderde, Can Erzincan’ın acılarına hissedar olmak varmış. Bu benim için, Hayatım boyunca unutmayacağım, Göğsümüzde gururla taşıyacağım şereflerin en büyüğüdür.
Erzincan, Sevginin, kardeşliğin, hoşgörünün şehridir. Erzincan’da kimse, ama hiç kimse “öteki” değildir. Farklılıklarımız bizim en büyük zenginliğimizdir. Bir bir ve beraber oldukça
Kıyamete kadar, Milletimiz bahtiyar, Devletimiz payidar olacak. Yüreğimiz üşüdüğünde, Her zaman ay yıldızlı al bayrağın kızıllığında beraber ısınacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle, Başbağlar şehitlerimiz başta olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle şükranla yad ediyorum. Mekanları cennet, makamları ali olsun. Gazilerimize de hayırlı ve uzun ömürler diliyorum. Sizlere de Allah sabr-ı cemiller ihsan etsin diyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyor, saygılarımı sunuyorum.”
Ardından konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel şu ifadeleri kullandı;
“Hesap bu ülkede mezhep kavgası çıkarmak. Terör örgütü ki hepimizin birliği ve beraberliğine kastetmiş. O terör örgütü ya da o terör örgütünü kullanan başka güçler ‘mezhep savaşı çıkarır mıyız’ diye niyetlendiler. Bu büyük acıya rağmen iki tarafın da acılarını yüreklerine gömen ve birbirlerini seven, vatanını seven insanları bütün dünyaya bir büyük insanlık dramından, nasıl bir insanca mesaj, nasıl bir kardeşlik, birlik ve beraberlik çıkarılır, onu gösterdiler. O gün o acılarında, bu mezhep kavgasına yönelmeyenlerin verdiği mesajı bugün bir kez de buradan ben ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nde Aleviler ve Sünniler kardeştir. Türkler ile Kürtler kardeştir. Buna kast edenler de kalleştir” ifadesini kullandı.
Erzincan’dan Başbağlar katliamının 31’inci yıl dönümü anmasında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “31 yıl önce yüreklerinde katlanılmaz bir acı hisseden, bir büyük acıyı burada yaşayan Bağbağlar köyünün yüreği yanık, kalbinde vatan, millet ve bayrak sevgisi olan güzel insanları. Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. Aslında biraz önceki konuşmalarda birliğin ve beraberliğin önemi, ülkenin ortak menfaatlerinde bir arada olmak, tasa ve kıvançta ortaklaşabilmenin önemini ifade eden çok önemli konuşmalar oldu. Devletin ve milletin birliği ve bütünlüğüne vurgu yapan önemli konuşmalar oldu. O sırada ben bu konuyu hiç kelimeler kullanmadan ifade eden bir olaya tanık oldum. Bir Sayın Sevgili gazimiz, ev sahibi olmanın verdiği heyecan ile geldi ve protokole çay dağıtıyordu. Sayın Valim ayağa kalktı ve zorla elinden aldı. Götürdü dedi ki ‘Gazi çay dağıtır mı hiç?’. Gazi bu milletin devletine duyduğu sevgiyi ifade ediyordu. Sayın Vali de bu devletin devlet adamlarının milletine ve gazilerine, şehitlerine, onların ailelerine gösterilmesi gereken saygıyı, devletin kibir değil alçak gönüllük olduğunu gösteriyordu. İkisine de yürekten teşekkür ederiz.
“ALEVİLER VE SÜNNİLER KARDEŞTİR, BUNA KAST EDENLER DE KALLEŞTİR”
“5 Temmuz günü birileri aldıkları talimatla aslında bir pusu kurdular. Beklediler ki köyün erkekleri camide toplansın. Akşam namazını takiben camiye giden, namazdan çıkanları aldılar getirdiler ve 28’ini köyün meydanında katlettiler. Köyü ateşe verdiler. Yaktılar. 5 canımızı orada aldılar. 33 şehidimizi yüreğimizi yakarak tarih önünde hepimize emanet ettiler. Öyle Başbağlar rastgele seçilmiş bir yer değildi. Eylemin biçimi, sayısı asla rastgele değildi. İki gün önce Sivas’ta Madımak Oteli’nde canlar yanmıştı. 33 kişi hayatını kaybetmişti. Önce 31 sonra da 33’e çıkacaktı rakam. Onlar semah durmaya gelmişlerdi. İnançlarına göre bir ibadeti yerine getiriyorlardı. Birileri onları katletti. Güya ona misilleme bu sefer bir cami çıkışında, yakın sayıda vatandaş, sonra da yakılarak 5 kişi, yine 33 kişi hayatını kaybetti. Hesap bu ülkede mezhep kavgası çıkarmak. Terör örgütü ki hepimizin birliği ve beraberliğine kastetmiş. O terör örgütü ya da o terör örgütünü kullanan başka güçler ‘mezhep savaşı çıkarır mıyız’ diye niyetlendiler. Bu büyük acıya rağmen iki tarafın da acılarını yüreklerine gömen ve birbirlerini seven, vatanını seven insanları bütün dünyaya bir büyük insanlık dramından, nasıl bir insanca mesaj, nasıl bir kardeşlik, birlik ve beraberlik çıkarılır, onu gösterdiler. O gün o acılarında, bu mezhep kavgasına yönelmeyenlerin verdiği mesajı bugün bir kez de buradan ben ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nde Aleviler ve Sünniler kardeştir. Türkler ile Kürtler kardeştir. Buna kastedenler de kalleştir.”
“İNSANLIĞI KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN ZAMAN AŞIMI OLMAZ, AFFI OLMAZ”
“Tabii açılan davaların sonuçsuz kalması, o günlerde sadece 25 kilometre öteden 14 saatte ulaşılabilmesi, burada yarattığı büyük travma, halen daha yüreğimizin soğumamasına sebebiyet veriyor. Dava zaman aşımına uğradı aynı Madımak gibi bunu kabul etmiyoruz. Çünkü böyle suçlar insanlığa karşı işlenen suçlardır. İnsanlığı karşı işlenen suçların zamanaşımı olmaz, affı olmaz. Dava 2019’da bir kez daha açıldı ama yine bütün sanıklar firari. Biz bu davanın sanıkların gıyabında da olsa bir insanlık suçu, insanlığa karşı işlenmiş suç olarak nitelendirilmesini, her türlü zamanaşımı ve ceza indiriminden, aftan muaf olmasının sağlanmasını geleceğe yönelik olarak önemsiyoruz. Ben bu ay tekrar Saraybosna’da olacağım. Geçen devlet günlerinde orada olduğumda Aliya İzzetbegoviç’in mezarının başındaydım. Duamızı okuduk. Aliya İzzetbegoviç’in muhteşem öğüdü ve vasiyetini tekrar ettik. Diyor ki ‘Unutulan katliamlar tekrarlanır’. Biz bugün Başbağlar’a gelirken 31’inci yılındaki bir acı ile değil birinci yılındaki acıyı hissederek, birinci yılda yüreğimiz ne kadar yanıyorsa, o kadar yüreğimiz yanarak geldik. İki gün önce Sivas’taydık, orada o acıyı hissettik, iki gün sonra buradayız. Üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin mutlaka o acıları unutturmamaya, hayatını kaybedenlerin manevi huzurlarında onlara rahmet dilemeye, geride bize bıraktıkları emanetlere sahip çıkmaya, gazilerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
“BAŞBAĞLAR’IN ACISININ ARAŞTIRILMASI İÇİN ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURALIM”
“Ben daha önce hep zorlu kara yolculukları ile geliyordum. Bugünkü yurtdışı seyahatimizden dolayı buraya da havaalanında helikopter ile geldik. Gelirken öyle bir coğrafya gördüm ki. Pilot arkadaş ‘Başbağlar burası’ deyince uzaktan, dağların, vadilerin arasında, şirin bir köy. Nereden buldunuz be kardeşim, nereden geldiniz ve musallat oldunuz, kim yolladı? Ne istediniz bu güzel insanlardan? Gerçekten insan bir kez daha bu terörün ne kadar acımasız olduğunu, bu teröristlerin ve bunları kullanan güçlerin ne kadar vicdansız olduklarını ve ne kadar sinsi bir planın parçası olduklarını bir kez daha görüyor. Burada maalesef şunu ifade etmek isterim. Sayın milletvekilimiz geçtiğimiz hafta bir araştırma komisyonu Sayın Sarıgül teklif etti. Bence biz bu teklifi yineleyelim. Partiler arası diyalogla, nasıl birçok komisyonu Soma’da ya da hekime karşı şiddet için bu sefer İliç’te kurduysak, bu Başbağlar’ın acısının araştırılması, hiç olmazsa tarih önünde Gazi Meclis’in dokümanlarına bu konuda bir çabanın nakşedilmesi için bunu grup başkanvekillerimizden rica edelim. Kendileri diğer parti grupları ile görüşsünler ve bu komisyonu ivedilikle kuralım. İliç komisyonunun gayretlerini, mücadelelerini önemsiyoruz. Yapılacak madencilik faaliyetlerinin insan sağlığı ve çevreyi önemsemesini, bu konuda ÇED raporları konusunda, diğer konularda varsa üzerlerine cesaretle gidilmesini önemsiyoruz. Sayın Valimiz, Sayın Bakan teşekkür etti. Ben de Sayın Bakan’a ‘Eğer devletin valisi, milletin kendisi bakandan razıysa, ben de razıyım’ dedim. Geçen sene olimpiyatlarda Busenaz gece 03.00’de izliyordum. Şampiyon oldu. Dedi ki ‘Bakanımız bizi hiç yalnız bırakmıyor’. Ertesi gün çıktım, Bakan’a teşekkür ettim. Milli sporcu Bakan’dan razıysa ben de razıyım. Köylü, kaymakam, vali, herkes eğer diyorsa ki ‘Bizi yalnız bırakmadı, o Bakan’dan biz de razıyız’. Siyaset gerektiğinde mücadele etmek. Gerektiğinde münakaşa etmek, gerektiğinde millet için kavga etmek ama üzerine düştüğünde teşekkür etmek ve nezaket göstermektir. Bunu ifade etmek isterim.”
“BAŞBAĞLAR’A SAHİP ÇIKMAYI BİR VASİYETE UYMAK OLARAK GÖRÜYORUM”
“Erzincan güzel coğrafyasına, muhteşem insanlarına, can Erzincanlılara, geçmişlerinde çok acılar bırakmış bir coğrafya, depremlerle, katliamlara, felaketlerle, biraz önce sayın milletvekilim ifade etti. Erzincanlıların acıya dirençliliğini, artık bundan sonra Erzincanlıların acıların kenti değil güzelliklerin kenti olmasını ümit ediyoruz. Partimizin üçüncü genel başkanı, Türkiye Cumhuriyet Başbakanı Bülent Ecevit’in Başbağlar sonrası o yanan konutların yeniden yapılması noktasındaki gayretlerini, buraya ilgisini yakından biliyoruz. Benim siyaset büyüğüm, hep birlikte siyaset yaptığımız dönemde, 13 yılın belki 11 yılında kendi gelen ve gelemediğinde buraya heyet yetiştiren Veli Ağbaba eşlik ediyor. Başta Veli Ağbaba’yı ve CHP’nin üçüncü genel başkanın emaneti olarak Başbağlar’a sahip çıkmayı bir vasiyete uymak olarak gördüğüm için beni Başbağlar’ın bir evladı kabul ediniz. Bundan sonra sizlere sahip çıkmaya ve sizinle birlikte olmaya devam edeceğiz. Bir kez daha başımız sağ olsun. Allah bir daha milletimize böyle acılar yaşatmasın. Acınız acımızdır. Şehitlerimiz ailelerimizin şehididir. Hepiniz bizim ailelerimizsiniz. Hepiniz saygı, sevgi, minnetle kucaklıyorum.”