Ak Parti Erzincan Milletvekili Burhan Çakır TBMM de konuştu. Milletvekili Çakır İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere gündeme ilişkin konularda görüşlerini dile getirdi. Çakır, “İstanbul Sözleşmesi kadın haklarının yegane koruyucusu” algısı oluşturulmak istendiğini belirterek, “Kadına yönelik her türlü şiddete ilişkin Anayasamızın ilgili maddeleri ve kanunlarımız yürürlüktedir. Sözleşmeden çekilmemiz iç hukukta boşluk doğurmayacaktır.” dedi.
Ak Parti Erzincan Milletvekili Burhan Çakır TBMM’de konuştu. Çakır konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Ülke sevdalısı dava adamı ve gönül adamı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 12 yıl dönümünde rahmetle minnetle yâd ediyorum. Mekânı cennet olsun. Makamı Ali olsun.
İstanbul sözleşmesi ile başlamak istiyorum. Son günlerde kamuoyunda İstanbul sözleşmesi ile ilgili vatandaşlarımızın manipüle edilmektedir. Bu karar kadınları korumaktan taviz verildiği veya verileceği anlamına gelmemektedir. Anayasamızın hükümleri doğrultusunda koruma altına alınan aile kurumunu esas alıyoruz. Bu bağlamda kadınlara ve çocuklara karşı her türlü şiddetle sıfır tolerans ve temel insan hakları çerçevesinde mücadele ediyoruz. Kadına yönelik şiddet aynı zamanda inancımıza, aile geleneğimize ve toplum kültürümüze karşı ciddi bir tehdittir. Bu tehdide karşı aile birliğini tescil etmek en güçlü savunma hakkı olacaktır. Bu sebeple esas ihtiyacımızın aile birliğini imar edecek kuvvetlendirecek ve koruyacak çalışmalar olduğunu düşünüyoruz.
Milli ve manevi değerlerimizin muhafaza edilmesi ve huzurlu bir nesil yetişmesi için savunma hakkını diri tutmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleri ve prensipleriyle İstanbul sözleşmesinden çekildik. Birileri; “Şimdi kadınlarımız ne yapacak? İstanbul sözleşmesi kadın haklarının yegâne koruyucusuydu.” gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. İstanbul sözleşmesinden çekilince sanki kadınlara tanınan bütün haklar geri alınıyor gibi bir hava yaratıyorlar. Bakınız, kadına yönelik her türlü şiddete ilişkin anayasamızın ilgili maddeleri ve kanunlarımız yürürlüktedir. Dolayısıyla sözleşmeden çekilmemiz Hukukta hiçbir boşluk doğurmayacaktır. Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti kadim kültürüne ve milli geleneklerinden gelen bir mirasla Kadın Haklarına yönelik düzenlemeleri kendi iradesiyle geliştirebilecek güçlü bir devlettir. Milli geleneklerimiz, inançlarımız, aile birliğini temel alan medeniyet anlayışımız ile kadına karşı şiddeti ve istismarı önleyecek yerli ve milli bir mutabakat düzenlenecektir. Siyasi irademiz bu yasal düzenlemeyi yapmaya muktedir. Aileyi esas alan yeni ve yerli uygulamalar tereddütsüz hayata geçirilecektir. Çünkü bizler batının değer yargılarıyla hükmeden ve kendi felsefesini dahi koruyamayan bir sözleşme yerine Türk Kadınının tamamının güvenini kazanacak, bu köklerimizle barışık ve milli değerlerimiz ile uyumlu yeni bir mutabakata ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Aile birliğini korumak toplumsal güveni geliştirmek ve kadınlarımızın geleceğe güvenle bakabilmesi için yaşanabilir ve yaşatabilir bir mutabakatın hazırlanması son derece önem arz etmektedir.
İktidara geldiğimizden bugüne kadar Ak Parti kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının korunup çağdaş şartlarda geliştirilmesi için öncü olmuştur. Ak Parti kadroları Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde kadınların sosyal, iktisadi, siyasi ve kültürel hayata daha fazla katılmaları için verdiği mücadeleyi başarı ve kararlılıkla sürdürmüş, devrim niteliğinde kanunlar ve icraatlar yapmıştır. Ak Parti tarafından kadına yönelik şiddete karşı pek çok düzenleme yapılmasına rağmen birileri İstanbul sözleşmesini istismar ederek Müslüman Türk aile yapısını bozmaya çalışıyor ve milli toplum anlayışını şekillendiren değerlerimizi yıkmak için çaba gösteriyor. Biz aileyi milletin temeli olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Siyasetin en önemli vazifesinin de mutlu ailelerle birlikte milleti ve toplumu diri tutmak, yaşatmak, ayakta tutmak olduğuna inanıyoruz. Bizim söylediğimiz kadının nesne değil, toplumsal bir özne olarak kabul eden ilhamını kültür ve geleneklerimizden alan modern bir anlayışı inşa etmemiz gerekliliğidir.
İstanbul sözleşmesinde hem aile kurumunun korunması hem de toplumsal bir refahın sağlanması anlamında ciddi eksiklikler, ciddi boşluklar ve hatalar olduğunu görüyoruz. Örneğin toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden sosyolojik yapımız ve inanç dünyamıza tamamen ters olan ve değerlerimiz üzerinde tehlike arz eden bir sürü boşluklar var. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” diyorlar. Peki,2014’te 294, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474 kadınımız niçin öldürüldü? Niçin Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya bu sözleşmeyi imzalamalarına rağmen yürürlüğe koymuyor? İngiltere, Ukrayna, Moldova neden sözleşmeyi onaylamadı. Polonya niçin sözleşmeyi feshetmek için yasal süreç başlattı. Almanya, Fransa, Danimarka, Finlandiya sözleşmeyi neden çekinceye koydu. Bu ülkelerde mi kadın düşmanı. Dolayısıyla mesele İstanbul sözleşmesi ile başlamadı ve onunla nihayete ermedi. Çünkü sorunu çözen bir kâğıda yazılanlardan ziyade yazarların vicdanı, inancı, sevgisi ve merhameti ve yaşam felsefesidir.
Biz kültürel gücümüzle saklı olan hakka, hakikate, irfana, hikmete, nezakete, ferasete yakınlaşmalıyız diyoruz. Daha açık bir ifadeyle yeni nesiller aileden ferde miras kalan değerlerle yetiştirilmeli ve bu değerlerden mahrum bırakılmamalıdır. Medeniyetimizin başlangıç noktası ailedir.
Diğer bir konu 2023 Manifestosuyla 7. Olağan Büyük Kongre. Öncelikle AK Partimizin 7. Olağan Büyük Kongresinde yeniden Genel Başkanlığa seçilen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beyefendi başta olmak üzere Genel Başkan Vekilimiz olarak görev alacak Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım beyefendi ve Sayın Numan Kurtulmuş beyefendi ve MKYK Merkez Disiplin Kurulu, demokrasi ve Hakem Kurulu, Siyasi Erdem ve Etik kurulu üyeliklerine asil ve yedek olarak seçilen tüm arkadaşlarımızı ve başkanlarımızı tebrik ediyorum. Yeni görevlerinde başarılar diliyorum.
Bu kongre sonrasında partimizin güven ve istikrar azmiyle yenilendiğini, vizyonunu daha ileriye taşımaya gayret gösterdiğini ve siyasetini daha da güçlendirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü hitaplarından hareketle iki önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum. AK Parti sadece bugünün değil yarınlarında umududur. Biz Yunus’un ifadesiyle ‘Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usana.’ diyen bir anlayışın mensuplarıyız. Bu sebeple bizim siyasetimiz muhasebesiyle sınırlı değil. Aynı zamanda geleceğin aydınlık ülkesini kurmanın, yarınlarla kucaklaşmanın, geleceği hayal etmenin peşindeyiz ve bu doğrultuda da çalışıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dün gerçekleştirdiğimiz Kongre’de 2023 hedefleri, 2053 vizyonu ve 2071 idareleriyle ilgili mesajları bu kutlu mefkûrenin haklı bir tezahürüdür. Geleceği düşünmek, İstikbalin ardından yürümek bizim siyaset tarzımızdır. Bizim rotamız 2023, 2053 ve 2071’dir. Biz 21. yüzyılın büyük Türkiye’sinin koruyucularıyız. Aynı zamanda tarihimizden ve coğrafyamızdan gelen gücümüzü, iddiamızı ve inancımızın da yanındayız. Dolayısıyla Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’ni Fatih’i Fetih ruhunu, İstiklal Marşı’mızın Korkma bilincini geleceğimizin ve ideallerimizin temini ve tescili olarak görüyoruz. Yeni ve sivil anayasa için artık vakit gelmiştir. Bakınız iki asırdır Anayasal tartışmalar içindeyiz. Bu tartışmalar içinde anayasal tecrübe kazandık ama milletimizin kucaklayabileceği ortak bir metne ne yazık ki kavuşamadık. Tam iki asır millet hayatı için büyük bir kayıp. Peki, eksik neydi? Bu Anayasa içinde her şey vardı ama millet ve onun milli bakış açısı yoktu. Dolayısıyla millete rağmen millet için bir Anayasa etkili olmamıştır. Anayasalar olağan ve uzlaşma dönemlerinin ürünü olmalıdır. Ancak anayasa tarihimizdeki metinlerin darbe gibi olağanüstü dönemlerin dayatması olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın hitaplarında ifade ettiği gibi; Şu anki anayasamız 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesi ile yeniden ele alınan bir metindir. Dolayısıyla bu tür Anayasa metinlerinin içinde vesayet vardır. Darbe izleri vardır. Yorgunluk vardır. Bugün yeni ve sivil bir Anayasayı konuşuyor olmamız bile büyük bir kazanımdır. Çünkü biz yeni ve sivil bir Anayasanın Türkiye’nin önünü açacağına, demokratik bilinçle hazırlanacağına her kesimin ve herkesin uzlaştığı bir metin olacağına canı gönülden inanıyoruz. Biz nasıl bir anayasa tasavvur ediyoruz. Bizim önceliğimiz milletimizdir. Biz yeni anayasanın içinde vesayet, darbe kalıntıları, antidemokratik uygulamalar, dayatmacı taraftar değil; tüm değerleri birikimleri ve zenginlikleriyle Türk milletinin bizzat kendisini görmek istiyoruz. Bunun için Anayasayı mümkün olan en geniş müştereklerimizin buluştuğu bir mutabakat metni olarak tanımlıyoruz. Yeni nesil Anayasa sürecinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını, geleceğin aydınlık ve büyük Türkiye’sine bizleri kavuşturmasını, yüce Rabbimden temenni ediyor, herkesi saygı ile selamlıyorum.”