Erzincan İl Müftüsü İsmail Fakirullahoğlu, Üç ayların başlaması münasebetiyle bir mesaj yayımladı.
Erzincan İl Müftüsü İsmail Fakirullahoğlu, Üç ayların başlaması münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Müftü Fakirullahoğlu mesajında şu ifadelere yer verdi;
“Allâh-u Teâlâ, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmıştır. İşte o mukaddes zamanlardan biri de, üç aylar diye bilinen; Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Dinimizce bu üç ayların önemi ve kıymeti çok büyüktür. Uç aylar, kameri ayların yedincisi olan Receb ile başlayan, Şaban ayı ile devam eden ve Ramazan ayı ile son bulan ayların toplu adıdır. Uç aylar, gönül dünyamıza bahar neşesi getiren, yeniden derlenme, toparlanma ve hayat bulma mevsimidir.
Dinî hayatımızda, “Üç Aylar” diye bilinen ve sonu Ramazan bayramı ile biten feyizli ve bereketli bir maneviyât mevsimine, bugün üç ayların ilki olan Recep ayı ile girdik… Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu aylar girince mü’minlerin ruhlarını manevî bir hava kaplar.
Bu mübarek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Allah’ın rahmeti bu gecelerde mü’minler üzerine yağmur gibi yağar. Zaman nimetinin farkında olmak, onu ebedi hayat için sermaye yapmak, tüm müminler için sorumluluktur. Ne var ki, bazen bu sorumluluğumuzu unutup, dünya gailelerine ya da fani zevklere aldanıp vakitlerimizi heba edebiliyoruz. Bu halden kurtulmak, kendimize gelip özümüze dönmek için bir uyanışa, hatırlayışa, silkelenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bir fırsat ya da vesile bulup, yanlışlarımızdan dönmeyi, yüzümüzü ebediyet ufuklarına çevirmeyi arzuluyoruz. İşte böyle bir başlangıç için Yüce Mevlâ bizlere bazı kutlu zamanlar bahşetmiştir. Kulluk şuurumuzu yeniden hatırlamak, Rabbimize yönelmek için özel ve seçilmiş vakitler… Zamanı değerlendirmek, ömrü boşa geçirmemek için müstesna bir fırsat olan geceler…
Sevgili Peygamberimiz (sav) zamanın önemini belirtirken, “İki nimet vardır ki, insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” buyurarak (Buhari, Rikak, 1) “insanların en çok gaflet içinde olduğu nimet” ifadesini kullanmıştır. Bu hadis-i şerif bizlere zamanın ne büyük bir ihsan olduğunu hatırlatırken, kıymeti bilinmediğinde geri dönülmez şekilde heba olup gideceğini vurgulamaktadır.
İşte akıp giden zamanın önemli durakları olan ve içinde kandilleri barındıran, Işıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevi feyziyle de bunalan gönüllerimizi aydınlatan, zihinlerimizi berraklaştıran, mübarek gecelerle dolu Uç Aylar.
Sanal dünyanın sosyal paylaşım platformlarında harcadığımız enerjiye rağmen paylaşmayı neredeyse unutur hale geldiğimiz bir zamanda sorumluluklarımızı yeniden hatırlamak için bir fırsat… Hayatı soluk soluğa yaşarken unuttuklarımızı hatırlamak, sükûnetin ferahlatıcı etkisini duygu dünyamıza taşıyan ibadetlerle ruhumuzu zenginleştirmek için bir fırsat… Gündelik hayatın karmaşası içerisinde bunalan ve daralan ruhumuzun inşirahı; genişliği ve ferahlığı için bir fırsat…
Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr Suresi, 18) Bu günlerde nefisler hesaba çekilmeli, ana sermayemiz olan ömrümüzün nerede ve nasıl tüketildiği gözden geçirilmeli, amel defterimize neler yazıldığı, mahşer günü kurulacak büyük divanın tek Hâkimi Yüce Allah’ın (cc) hakkımızda nasıl bir hüküm vereceği düşünülmelidir. Yüce kitabımız Kur’an’ın ifadesiyle belirtmek gerekirse, gerçekte kalıcı olan, işleyeceğimiz yararlı amellerdir.
Öyleyse, bu müstesna günleri sadece kendimiz için değil yakınlarımız, çevremizdeki insanlar, muhtaç ve garipler, yuva ve yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, huzur evlerindeki yaşlılar ve kimsesizler, özürlüler, tutuklu ve hükümlüler, küçük yaştaki çalışan çocuklar… Velhasıl toplumun bütün kesim ve grupları için yararlı olacak, onlara bir ışık ve umut götürecek çaba ve katkılarla dolduralım.
Birbirimizi sevdiğimizi ve kardeşliğimizi sadece sözlerimizde bırakmayalım, davranışlarımız aksettirelim. Toplumumuzda boynu bükük, gözü yaşlı, dışlanmış kimse varsa onun derdini dert edinelim. Her ayı Ramazan ve her gün ve geceyi Kadir Gecesi gibi yaşamaya gayret etmek, dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine; sevgiyi, merhameti, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak, yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmek şiarımız olsun.
Nice birlik ve beraberlik içinde af ve mağfirete vesile olan mübarek aylara ve kandillere ulaşmak dua ve temennisiyle can Erzincan’ımızın, ülkemizin ve İslâm ümmetinin mübarek üç aylarını tebrik ediyor, hayırlara ve huzura vesile olmasını, zulmün son bulmasını, akan Müslüman kanının ve gözyaşlarının dinmesini Cenâb-ı Allah’tan (C.C.) niyâz ediyorum.”