SON DAKİKA
hava
Google News

PÜLÜMÜR MERALARI YORGUN

Son Güncelleme :

08 Temmuz 2021 - 10:39

/ 487 views kez okundu.
reklam
PÜLÜMÜR MERALARI YORGUN
reklam

Tunceli İl Mera Komisyonu tarafından Pülümür Hel Dağı’nın bu yıl dinlendirilmesi kararı alınmasına rağmen bazı sürü sahiplerinin Hel Dağı bölgesine gitmesi tepkiyle karşılandı. Bölge halkı bir basın açıklamasında bulunarak olayı protesto etti.

Tunceli İl Mera Komisyonu tarafından Pülümür Hel Dağı’nın bu yıl dinlendirilmesi kararı alınmasına rağmen bazı sürü sahiplerinin Hel Dağı bölgesine gitmesi tepkiyle karşılandı. Bölge halkı bir basın açıklamasında bulunarak olayı protesto etti.

Yaklaşık 30 yıldan bu yana her yıl aralıksız olarak meraya açılan Pülümür Hel Dağı için bu yıl sevindirici bir karar çıkmıştı. Tunceli İl Genel Meclisi Üyesi Hüseyin Arslan, Pülümür Belediye Başkanı Müslüm Tosun, çok sayıda muhtar ve köylünün girişimleriyle Hel Dağı’nın bu yıl dinlendirilmesi kararı verilmişti. Karar, İl Mera Komisyonu tarafından alınmıştı. Ancak bazı sürü sahiplerinin karara uymayarak yaylaya çıktığı belirlendi. Bunun üzerine bölge halkı Hel Dağı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Tunceli İl Genel Meclisi Üyesi Hüseyin Arslan’ın yanı sıra köy muhtarlarının da katıldığı açıklamayı Pülümür Belediye Başkanı Müslüm Tosun okudu.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“TUNCELİ PÜLÜMÜR MERALARI HALA YORGUN!!!

Türkiye’nin 1950’de 37,8 milyon hektar olan bozkır (mera) alanı 2019’da 12,3 milyon hektara kadar düşmüştür. 1950’li yıllardan bu yana bu alanlar, amaç dışı kullanıma açılarak ve plansız bir şekilde otlatma yapılarak mera vasfının kaybolmasına neden olunmuştur.

Mera, bozkır ekosisteminin bir kullanım şeklidir. Bozkır; bitkiler, hayvanlar, kuşlar, böcekler,  çeşitli mikroorganizmalar vb binlerce canlı ve cansız varlığın oluşturduğu bir ekosistemdir.

Türkiye’de bozkır ekosistemleri, biyoçeşitlilik açısından korumada öncelikli alanlar olarak tanımlanmıştır. Bozkır Ekosistemleri (doğal otlatılan habitatlar, meralar) Türkiye biyoçeşitliliğinin yarısından fazlasını bünyesinde barındırmaktadır. Bu alanları tarıma açma, aşırı otlatma, sanayileşme, madenler, yapılaşma ve benzeri rant yaratma uğruna kaybetmemiz geleceğimizi kaybetmemize neden olacaktır.

Bunun yanında bozkır ekosistemleri ve biyolojik çeşitliliğin tahrip edilmesi ya da korunmaması, Avrupa’nın Yaban Hayatı Ortamı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) gibi uluslararası sözleşmelere de aykırıdır.

Yukarıdaki söylemlerimiz,  bazılarına hayvancılığa karşı olduğumuzu düşündürebilir. Ama bizler karşı değil tam tersine Türkiye’nin çıkışının tarım ve hayvancılık ile mümkün olacağını düşünmekteyiz. Sadece kaynakların (mera ve orman alanları gibi) sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasının doğanın kendisini yenilemesi açısından ne kadar önemli olduğunu, bu yaklaşımları değiştirmediğimizde bu doğal kaynaklarımızı kaybedeceğimizi de biliyoruz.

Pülümür’ün öncelikli gelir kaynağı arıcılıktır. Birçok arı üreticisi plansız otlatma sonucu meydana gelen biyolojik çeşitlilikteki azalmadan olumsuz etkilenmektedir. Arıcılık kendi ihtiyacını karşılarken doğada tozlaşmayı sağlayarak biyolojik çeşitliliğe katkı sağlamaktadır. Bu da meraların (bozkırların) hem bitkisel çeşitliliğini hem de verimini artırdığı için hayvancılığı desteklemektedir. Fakat planlamalar yapılırken bölgedeki arı üreticileri ve potansiyeli dikkate alınmamaktadır. Meralarda (bozkırlardan) sadece büyük ve küçük baş hayvan sayılarına göre planlamalar yapılmaktadır. Bu tek taraflı yaklaşımdan bir an önce dönülerek, bölgedeki öncelikli geçim kaynağı olan, arı potansiyelini de dikkate alan planlamalar yapılmalıdır.

İlçede mera olarak kullanılan alanların her yıl otlatmaya açılması; hayvan kapasitesinin her yıl arttırılması ve belirlenen kapasitenin de çok üzerinde hayvanın getirilmesi; otlatma mevsiminin bölgenin iklim koşullarındaki değişimler dikkate alınmadan belirlenmesi; rotasyon uygulanmaması, Pülümür meralarını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır.

2020 yılında yapılan basın açıklaması ve yetkililerle görüşmeler sonucunda Pülümür’ün Yorgun Meralarının, 2021 yılı Hel Dağı bölgesi otlatma planından çıkarılıp, dinlenmeye alınması kararı verilmişti. Pülümür bölgesindeki tüm meraların dinlendirilmesi talebimize rağmen, sadece Hel Dağı dinlendirilmeye alınmıştı. Bu karar yeterli olmamasına rağmen yine de bizleri sevindirmişti. Fakat şimdi görüyoruz ki dinlenmeye alınma kararı sadece kâğıt üzerinde kalmıştır. Dinlenmeye alınan Hel Dağı’nda kaçak ve hülle yolu ile hayvan otlatması yapıldığına ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşların hiçbir şey yapmadıklarına tanık oluyoruz.

Yani bu yıl Hel Dağı’nın otlatmaya kapatılmış olmasına rağmen yasal olmayan yollardan otlatmanın yapılması ve bunun yanı sıra Pülümür’ün otlatmaya açılan diğer meralarında ise  hayvan sayılarının artması büyük tehlike oluşturmaktadır.

Göneli Köyü nüfusuna kayıtlı bir vatandaşın adına hayvanlar devredilerek, üretici gösterilmiş, bu üreticinin mera komisyonu kararı ile Hel Dağı bölgesi dışına çıkarılma kararı alınmış fakat bu karar uygulanmadığı gibi, bu üreticinin üstüne yeni hayvan kayıtları yapılarak yani hülle yapılarak hayvan sayısı arttırılmıştır. Hel Dağı otlatmaya kapatılmasına rağmen usulsüzlük yapan kişiler, bu alanın dışında gösterilen yerlere gitmeyip, Hel Dağ’ında otlatma yapmaya devam etmektedir.

İl dışından Kızılmescit ve Karagöl Köylerinden az olan özel mülkiyetler kiralanmış ve kiralanan alanın kapasitesinin çok üstünde hayvan sokulmuştur.

Yapılan görüşmelerde mera komisyonu Hel Dağı’nın bu yıl dinlenmeye alınıp, ıslah edilmesi için bir milyon Türk Lirası bütçe ayrıldığını söylenmiş bizleri umutlandırmıştı. Fakat hayvan otlatılmasının dahi engellenemediği bir yerde projenin uygulanıp uygulanamayacağı konusu soru işaretlerini çoğaltmıştır.

Bu ülkenin doğal kaynaklarının, yasa-hukuk tanımadan hoyratça yok edilmesine seyirci kalmak, aynı zamanda bu suça ortak olmak anlamına gelmektedir. İlgili kurumların bunun önüne geçebilecek yetkilerinin olduğunu ve bir an önce bunları uygulamaya konulması gerektiğini düşünüyoruz. Yorgun ve tükenmiş Pülümür Meralarının yasal mevzuat ile dinlenmeye alınmasına rağmen, birilerinin yasaları yok sayarak bu alanda otlatma yapmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Gelecekte dünyanın savaşlarla değil açlıkla terbiye edileceği öngörülerine rağmen, ülkemizdeki bu kadar önemli doğal kaynakların, sorumsuzca ve bilinçsizce kaybedilmesi, ülkenin kaderinin ve özgürlüğünün başka ülkelere teslim edilmesi düşündürücü ve üzücüdür. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. İlgili kurum ve kuruluşlar bir an önce önlem almak zorundadır. Yasaları çiğneyen kişilerin, mağduru oynayarak herkesin geleceği olan bu alanları yok etmesine izin verilmemelidir.  Mera yasasının devlete verdiği görev doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde yönetmektir. Bu kaynaklar doğru yönetilmediği takdirde hayvancılığın da devamlılığının olması mümkün değildir.

Biz yapılan otlatma planlarında bu alanların yalnızca ot deposu olarak görülmekten vazgeçilmesini; “Pülümür’ün Yorgun Meralarının” sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik boyutlarının göz önünde bulundurularak yönetim planlarının yapılmasını; mera yasasına ve yönetmenliğine uygun bir şekilde de yönetilmesini istiyoruz.

SONUÇ;

Dinlenmeye alınan Hel Dağı’ndaki hayvan sürülerinin bir an önce çıkarılmasını ve gerekli yasal işlemin yapılmasını,

Pülümür’ün otlatmaya açılan diğer mera alanlarında belirlenen sayının üzerinde hayvan sokulduğunu biliyoruz. Bunların bir an önce tespit edilip, bunu yapanlar hakkında yasal işlemlerin yapılmasını,

Önümüzdeki yıl “Pülümür’ün Yorgun Meralarının” hepsinin dinlendirmeye alınmasını, daha sonra da rotasyonlu otlatmaya geçilmesini,

Kızılmescit ve Karagöl köylerinde kiralanan özel arazilerin kapasitesinin çok üstünde alana getirilen hayvan varlığının denetlenmesi ve gerekli işlemlerin yapılması,

Otlatma kapasitelerinin sadece keçi, koyun sayısı üzerinden değil mera yönetmenliğinde de yazıldığı şekilde kuzu ve oğlağın da hesaba katılarak belirlenmesini,

Otlatma yapıldığı dönemlerde otlatma planına uyulup uyulmadığının kontrol ekipleri tarafından denetlenmesini,

Pülümür ilçesinin birincil geçim kaynağının arıcılık olduğunu göz önüne alarak kovan kapasitesine göre bölgelerin öncelikle arıcılık için ayrılmasını,

Mera yasası ve yönetmenliğinde belirtildiği gibi Pülümür Belediyesi, muhtarları ve demokratik kitle örgütlerinin mera yönetim birliklerine aktif olarak katılımlarının sağlanmasını ve alınacak kararlarda söz sahibi olmalarını,

Türkiye ve özelinde Pülümür Meralarının, doğru yönetilmesi için günü kurtaran kısa vadeli çözümler değil; uzun vadeli ve sürdürülebilir planlar yapılmasını istiyoruz.

Yukarıdaki anlatmaya çalıştığımız sorunların çözülmemesi durumunda yasal ve demokratik haklarımızı kullanacağımızın bilinmesini isteriz. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.”

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.