SON DAKİKA
hava
Google News

SENİ HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZ

Son Güncelleme :

09 Kasım 2021 - 14:15

/ 583 views kez okundu.
reklam
SENİ HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZ
reklam

10 Kasım 1938’den bugüne seni her zamankinden daha çok özlüyor ve daha iyi anlıyoruz. Türk Milletinin her bir ferdi Atatürk’ün getirdiği ilke ve devrimlerin gönüllü ve azimli birer koruyucusu olmaktan büyük bir onur duymaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 83. yılında bir kez da saygı minnet ve rahmetle anıyoruz.

O, aynı zamanda insanlığın da en büyük evladı olmuştur. Atatürk’ün büyük eseri, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, sonsuza kadar bağımsız ve özgür yaşayacaktır. Atatürk, dünyanın çok nadir yetiştirdiği dâhilerdendir. O, bütün bir tarihin seyrini değiştirmiştir. Ruhun şad olsun.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü, kendisinin sağlığının 1937 yılından itibaren bozulmaya başlamasına müteakiben 10 Kasım 1938’de gerçekleşti. Ölümünün ardından, 21 Kasım 1938’de geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi’ne konulan naaşı, 10 Kasım 1953’te kendisi için inşa edilmiş anıt mezar olan Anıtkabir’e nakledildi.

Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü’ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal’e gönderildi. Termal Otel’de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk’ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk’e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger’in mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, Termal Otel’deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa’ya hareket etti.

Atatürk’ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükûmeti de telaşlandırdı ve Başbakan Celâl Bayar, Avrupa’dan iki hekim getirilmesini önerdi. Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirterek bunu reddetti ancak Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler. Atatürk’ün yoğun çalışma temposunu da biraz düşürmesini istediler. Atatürk bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar’ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Noel Fiessinger Ankara’ya davet edildi. Noel Fiessinger Atatürk’ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk’e “Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız” telkininde bulunmuştu. Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan Atatürk doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uygulamıştır.

19 Mayıs 1938’de Ankara Stadyumu’nda Yugoslavya Savunma Bakanı Orgeneral Ljubomir Marić’i kabul ederken.

Atatürk’ün rahatsızlığı ve özellikle Avrupa’dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş yankı buldu. Ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek isteyerek 19 Mayıs 1938 günü (Samsun’a çıkışının 19. yıldönümünde) Ankara Stadyumu’nda halkın karşısına çıktı. Bu, Ankaralıların karşısına son kez çıkışı oldu. Kutlamalar çok parlak geçti, o günün anısına Ankara Stadyumu’nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi.

Mustafa Kemal Atatürk son güney illeri seyahati sırasında Adana’da (24 Mayıs 1938)

Atatürk aynı gün törenden sonra, Hatay Sorunu ile ilgili olarak Mersin’e hareket etti ve daha sonra Adana’ya geçti. Yapılan askeri geçit törenleri ile ordunun başında olduğunu gösterdi. Bu törenler işe yaradı, dış basında çıkan hastalık ve “ölüyor” tarzı haberler kesildi. Ancak bu seyahat Atatürk’ün hastalığını iyiden iyiye artırmıştı. Atatürk 26 Mayıs 1938 günü son defa Ankara’dan ayrıldı, İstanbul’a hareket etti.

İstanbul’da 1 Haziran 1938’de Savarona Yatı’na geçti ve 25 Temmuz 1938’e kadar orada kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayı’na döndü.

Atatürk’ün 5 Eylül 1938 günü kaleme aldığı vasiyetnamesi.

5 Eylül 1938 günü Atatürk vasiyetini yazdı ve bütün malvarlığını belirli şartlarla, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne bıraktı. Kız kardeşine, manevi çocuklarına ve İsmet İnönü’nün çocuklarına para yardımı yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna da belirli miktarlarda yardım yapılmasını istedi.

6 Eylül 1938’de Fransız doktor Noel Fiessinger üçüncü defa İstanbul’a geldi. Atatürk’ün karnında biriken su iyice artmıştı. O gün Atatürk’ün karnından tam altı litre su alındı. Fakat buna karşılık Atatürk’ü daha da rahatlatmak için on iki litre su alındığı söylendi. 18 Eylül 1938’de Başbakan Celâl Bayar, Dolmabahçe Sarayı’na geldi ve dört yıllık ekonomik plan dosyasını sundu. Atatürk, ülke ekonomisi için çok önem taşıyan projelerin gerçekleştirilmesi için Türkiye’nin önünde en fazla üç yıl olduğunu, bir dünya savaşı çıkacağını ve bir an önce bu projelerin hayata geçirilmesini istedi.

Hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk’ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükûmet, ulusu Atatürk’ün sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 Ekim 1938’den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 Ekim 1938 günü Ankara’da cumhuriyetin onbeşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara’da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu’na hitaben yazdığı bayram konuşmasını Başbakan Celâl Bayar okudu. 29 Ekim akşamı Ankara’dan dönen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken sevgi gösterilerinde bulundular. Atatürk’ün TBMM beşinci dönem dördüncü yasama yılını açış konuşmasını da 1 Kasım 1938’de Başbakan Celâl Bayar okudu.

Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak:

“Saat 18.00’den sonra yanından ayrılıp, günlük işlerimle meşgul olmak üzere büroma inmiştim; çok geçmeden fenalaştığını telefonla bildirdiler (saat 18.55). Telaşla hususî daireye koştum; yatak odasının iç içe olan iki kapısı arasındaki boşlukta Ali Kılıç duruyordu. Odaya girdiğim zaman Atatürk’ü şu vaziyette gördüm: Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyor ve mütemadiyen öğürerek: “Allah kahretsin” diye söyleniyordu; ara sıra da hizmetçilerin tuttukları tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.

Nöbetçi Doktor Abrevaya ile o sırada yetişen Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar; bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı; her halde iyi göremiyordu ki bana sordu:

“Saat kaç?..”

Cevap verdim: “7.00 Efendim.”

Aynı suali bir iki defa daha tekrar etti, aynı cevabı verdim. Biraz sükûnet bulunca yatağa yatırdık; başucuna sokuldum:

“Biraz rahat ettiniz değil mi efendim?..” diye sordum.

“Evet!..” dedi.

Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti: “Dilinizi çıkarır mısınız efendim?”

Dilini ancak yarısına kadar çıkardı; Dr. İrdelp tekrar seslendi: “Lütfen biraz daha uzatınız!..” Nafile!.. Artık söyleneni anlayamıyordu; dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen çekti; başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp’e dikkatle baktı ve “Aleykümselam” dedi; son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi”

9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9’u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda öldü.

Atatürk’ün ölümünün ertesi günü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk’ün silah arkadaşı ve 1937’ye kadar başbakanı olan Cumhuriyet Halk Partisi Malatya milletvekili İsmet İnönü’yü 348 milletvekilinin oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanlığına seçti.

Cenaze namazı, 19 Kasım sabahı yerel saatle 08.10’da İslam Tetkikleri Enstitüsü Müdürü Ord. Prof. Mehmed Şerafeddin Yaltkaya tarafından kıldırıldı.

Cenaze namazına kendisine yakın kişiler, bazı generaller, din görevlileri, saray görevlileri ve on beş yıl Atatürk’ün yanında görev yapan Hafız Binbaşı Yaşar Okur katıldı.

Ölüm belgesini imzalayanlardan Prof. Mehmet Kâmil Berk, Atatürk’ün çenesini ipek mendille, ayak başparmağını ise bandajla bağladı. Cenazesi erteleneceği için cenazesi, Ankara’daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden (GATA) bu amaçla gelen patolog Prof. Lütfi Aksu tarafından mumyalandı. Daha sonra, kız kardeşi Makbule Atadan, yüksek rütbeli hükûmet yetkilileri ve memurları ve diğer nüfuzlu kişiler saygılarını sunmak için belirli zamanlarda gelirken vücudu dinlenmeye alındı.

Atatürk’ün cesedi, ceviz ağacından çinko kaplı maun bir tabutun içine konmuştur. Bayraklı tabut 16 Kasım’da sarayın kabul salonuna bir katafalk üzerine yerleştirildi. Bruno Taut tarafından tasarlanan katafalkın her iki yanında, Kemalist ideolojinin altı sütununu simgeleyen üç yüksek meşale ile çevriliydi. Atatürk’ün naaşı, 19 Kasım’a kadar bu katafalkta tutuldu. On binlerce kişi Atatürk’ü son kez görmek için Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etti.

Atatürk’ün cenaze namazı 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı’nda kıldırıldı. Cenaze aynı gün Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e oradan da aynı günün akşamı 20.30’da Ankara’ya götürüldü. Ertesi gün (20 Kasım 1938) Ankara’da başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Başbakan Celal Bayar, hükûmet bakanları olmak üzere devlet erkânı tarafından karşılanan cenaze TBMM önünde hazırlanan katafalka konuldu. 21 Kasım 1938 günü yabancı devletlerden gelenlerin de katıldığı bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine (katafalka) konuldu ve orada 4 ay katafalkta kaldı. Aynı günün akşamı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atatürk üzerine bir radyo konuşması yaptı. (21 Kasım 1938) Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesi’nde 4 ay katafalkta kaldıktan sonra, 31 Mart 1939’da defnedildi.

Atatürk’ün anıt mezarı Anıtkabir’in yapımına 9 Ekim 1944’te başlandı ve inşası 1 Eylül 1953’te tamamlandı. 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün cenazesi Ankara Etnografya Müzesi’nden alınarak, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın katıldığı bir törenle Anıtkabir’e getirildi. Orada konuşmasını yaptıktan sonra ebedi istirahatgâhına indirildi. Ruhun şad olsun.

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.