Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan BAŞ Erzincan İl Başkanlığı Seçim İrtibat Bürosu açılışına katılmak ve bir dizi ziyaretlerde bulunmak amacıyla Erzincan’a geldi. Başkan Erkan BAŞ burada halka hitaben yaptığı konuşmasında yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizliklere dikkat çekerek mücadeleyi büyütme çağrısında bulundu.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan BAŞ Erzincan İl Başkanlığı Seçim İrtibat Bürosu açılışına katılmak ve bir dizi ziyaretlerde bulunmak amacıyla Erzincan’a geldi. Başkan Erkan BAŞ burada halka hitaben yaptığı konuşmasında yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizliklere dikkat çekerek mücadeleyi büyütme çağrısında bulundu. 19 Mart 2024 Salı günü saat 17.30’da TİP Erzincan İl Başkanlığınca 31 Mart Mahalli İdareler Yerel Seçimlerinde seçim çalışması yürütmek üzere açılışı gerçekleştirilen Seçim İrtibat Bürosu önünde bir araya gelen partililer TİP Genel Başkanı Erkan BAŞ’ı coşkuyla karşıladı. TİP Genel Başkanı Erkan BAŞ burada partililere ve halka hitaben yaptığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Sevgili yurttaşlar. Hepinizi en içten devrimci duygularla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz. Bildiğiniz gibi yerel seçim süreçleri tüzel siyasetçileri açısından yalanın günah sayılmadığı, mikrofonu eline alanın vatandaşa eski günlerdeki yalan rüzgârı dizisini hatırlattığı günler. Biz bu anlayışı, bu siyaset anlayışını elimizin tersiyle kenara itiyoruz. Ve bulunduğumuz her yerde, her platformda ülkenin gerçeklerini Türkiye’de işçilerin, emekçilerin, halkın yaşadığı sorunları ve gerçek çözüm önerilerini en yüksek sesle dile getirmek için mücadele ediyoruz. Bizim arkadaşlar siyaset anlayışımızın temeli şudur: Kim ki size ‘Bana oy verin, gelişini merak etmeyin.’ ‘Bana oy verin, ben sizi kurtaracağım.’ diyorsa bilin ki o size yalan söylüyordur. O sizi aldatmak istiyordur.
Erzincan’da Türkiye İşçi Sınıfının Kurtuluş Mücadelesine Yeni Bir Mevzi Katmak İçin Geldik
Bizim inancımız, bizim bakışımız halkı halktan başka kurtaracak bir güç yoktur. Halk ancak aklını, yüreğini, bileğini birleştirdiği zaman, halk ancak kurtuluşu kendi ellerine aldığı zaman bu ülkenin gerçekten refaha çıkması mümkündür. Gerçekten eşit, gerçekten özgür, gerçekten kardeşçe yaşayacağımız bir ülkenin tek bir garantisi vardır. Bu ülkenin alın teriyle yaşayan onurlu, namuslu insanlarının kol kola girmesi omuz omuza girmesi. İşte bu anlayışın gereğidir ki seçim dönemleri bizim için emekçilerin birleştirilmesi dönemleridir. Seçim dönemleri işçi sınıfının mücadelesinin büyütülmesi gereken dönemlerdir. Biz onlar gibi seçim dönemlerini koltuk kavgalarıyla geçirmiyoruz. Emekçi sınıfları için, işçi sınıfı için yeni mevziler kazanmak, yeni örgütlenmeler yaratmak ve gerçek bir kurtuluş mücadelesinde büyütmek için yürüyoruz. O yüzden seçim dönemi bizim için yeni illerin yeni ilçelerin, yeni beldelerin mücadele mevziisine katılması dönemleridir. Ve bugün Erzincan’da sadece seçim çalışmalarına destek olmak için değil, Erzincan’da Türkiye işçi sınıfının kurtuluş mücadelesine yeni bir mevziiyi katmak için geldik.
Aradaki fark şudur arkadaşlar bakın çok basittir aradaki fark. Onlar diyorlar ki ‘Biz yoksullara yardım edeceğiz.’ Biz diyoruz ki; biz yoksulluğu ortadan kaldıracağız. Hiç kimsenin yoksul olmadığı bir düzen kuracağız. Aradaki fark şudur. Onlar diyorlar ki ‘Beş parmağın beşi de bir değil.’ Biz her eşitlik dediğimizde gidin deneyin. Eşitlik istiyorum deyin. Adalet istiyorum deyin. Hemen diyecekler ki ‘Beş parmağında beşi bir değil ki kardeşim.’ Biz de diyoruz ki doğru. Biz farklıyız. İnançlarımız farklı, görüşlerimiz farklı, renklerimiz farklı, cinsiyetlerimiz farklı, memleketlerimiz farklı. Siz bizi tek tip yapmaya çalışıyorsunuz zaten. Biz beş parmağın beşi gibi her birimiz birbirimizden farklıyız. Ama bildiğimiz bir şey var. Dünyanın her yerinde insanların alın terinin rengi yoktur. Gözyaşının rengi yoktur. Biz alın terinin ve gözyaşının birleştirdiği insanlarız. O yüzden birbirinden farklı beş parmak, birleştiğinde yumruk oluyor ve emekçinin hakkını alıyor. Biz bu birbirinden farklı beş parmağı birleştirmek için, emeğin alın terinin birleştirici gücüne inanarak bugün burada sizlerin karşısındayız. O yüzden belki başkaları için önemli değil. Bir parti binasının açılışıdır. Belki bir parti tabelasının asılması kimse için önemli gözükmeyebilir. Ama bizim için, işçi sınıfının mücadele birliği, işçi sınıfının yeni bir mevzii kazanması dünyada atılacak en önemli adımlardan bir tanesidir.
O yüzden bugün burada sadece bir tabela asmıyoruz. Bugün burada sadece bir bina açmıyoruz arkadaşlar. Biz bugün burada Erzincan’da işçi sınıfına yeni bir ev açıyoruz. Biz burada Erzincan’da direnen, mücadele eden, gelecek kaygısı yaşayan gençlerin bir araya gelebileceği bir mevzi yaratıyoruz. Biz bugün Erzincan’da köleliğe mahkûm edilmek istenen kadınların yan yana gelebileceği bir dayanışma evi inşa ediyoruz. Biz bugün Erzincan’da haksızlığa uğrayan, haksızlığa karşı mücadele eden herkesin işte burası benim yuvam diyebileceği bir mücadele merkezi açıyoruz. Burayı sakın ola Türkiye İşçi Partisi’nin İl Başkanı’nın, İl yönetiminin ofisi, onların oturacağı bir yer olarak görmeyin. Burası yeni bir mücadele mevziisidir. Ve inanıyorum ki bizler Erzincan’dan da Türkiye’yi kendi babalarının çiftliği sanan, Türkiye’yi istedikleri gibi yönetebileceklerini sanan, Türkiye’nin kaderini bir kişinin iki dudağına emanet eden o anlayışa karşı ortak aklın, ortak yüreğin, ortak bileğin, zaferine yeni bir halka daha ekliyoruz. Mücadelemizi büyütecek yeni bir adımı daha hep beraber atıyoruz.
Birleşe Birleşe Kazanacağız, Birleştire Birleştire Kazanacağız
Bizim inadımız sağlam, irademiz sağlam. Bu memleketin özgürlüğü için ancak ve ancak işçi sınıfının mücadele birliğiyle mümkün olur. Biz o mücadele birliğini sağlamaya geldik. Burada sizlerin aracılığıyla bütün Erzincan şu mesajı vermek istiyorum: 22-23 yıldır bu ülkeyi aynı iktidar yönetiyor arkadaşlar. Her şeylerini değiştirdiler. Zaten biliyorsunuz iktidara gelirken önce gömlek değiştirdiler. Sonra fikirlerini değiştirdiler. Sonra ortaklarını değiştirdiler. Sürekli değiştiler, değiştiler, değiştiler. Ama değişmeyen bir şey dikkat edin. 22 yıldır bir tek gün bile değişmedi. Her gün Türkiye’nin tepesindeki yüzde biri o zengin patronları daha zengin ettiler. Bizi de daha yoksul ettiler. Her gün bu ülkenin işçileri, emekçileri, alın teriyle yaşayan insanları daha çok çalıştı ama yoksullaşmaya devam etti. Eskiden 8 saat çalışıyorduk, yoksullaşıyorduk. 10 saat çalışıyoruz, yoksullaşıyoruz. 12 saat çalışıyoruz, yoksullaşıyoruz. Maden ocağında çalışıyoruz, yoksullaşıyoruz. Fabrikada yoksullaşıyoruz. Çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz. Ama yoksullaşmaya devam ediyoruz. İşte bu adaletsizliğin temel nedeni başkalarının iddia ettiği gibi ekonomik kriz değil arkadaşlar. Dikkat edin. Bütün siyasetçiler halkla karşı karşıya geldiklerinde ya yoksulluğu anlatıyorlar, ya yoksulluğa mazeret üretiyorlar.
Mesela bana çok komik geliyor. Muhalif siyasetçiler geliyor. Arkadaşlar halkımız çok yoksullaşıyor falan diye anlatıyor. Biz o yoksulluğu yaşayanlarız ya. Sen kime neyi anlatıyorsun? Zaten yoksulluğu yaşayan insanlara ne kadar yoksullaştıklarını anlatmanın bir anlamı yok. Mesele şudur: Biz niye yoksullaşıyoruz? Çünkü Türkiye’nin tepesine çekmiş bir azgın azınlık, hak etmediği kadar büyük servete sahip. Çünkü birileri hak etmedikleri halde her gün zenginleşiyorlar. Bakın Türkiye’nin büyüdüğü doğrudur. Türkiye’nin toplamda zenginleştiği doğrudur. Ama Türkiye büyürken Türkiye zenginleşirken bizler, çalışanlar, bizler işçiler, köylüler, memurlar, emekçiler yoksullaşıyorsak bunun bir tane anlamı vardır. Tepedeki azgın azınlık servetine servet katıyor.
Arkadaşlar yine dünyada birinci olduk. Bilmiyorum haberiniz var mı? Servet artışında birinci olduk. En zenginlerin daha zengin olmasında birinci olduk. Pandemi oluyor onlar zenginleşiyor, ekonomik kriz oluyor, onlar zenginleşiyor, yağmur yağıyor zenginleşiyor, güneş açıyor zenginleşiyor. Ne olursa olsun onların hep zenginleştiği, bizim hep daha yoksul olduğumuz bu düzeni yıkmak zorundayız arkadaşlar. Bu düzeni yıkmak zorundayız. Bizler düşmanın çokluğuna bakmadan direneceğiz. Ama unutmayın! Direnirken aynı zamanda birleşe birleşe kazanacağız. Aynı zamanda birleştire birleştire kazanacağız. Onlar bizi ayrıştırmaya çalışacak. Onlar bizi düşmanlaştırmaya çalışacak. Onlar bizi birbirimize düşürmeye çalışacak. Ama biz bu ülkenin emekçileri alınteriyle yaşayan onurlu insanları bütün ayrımlarımızı bir kenara bırakacağız. Alınteri kardeşliğinde birleşeceğiz. Unutmayalım! Bizim birleşmemiz dışında bir çare yoktur. Kendimizi güçsüz, kendimizi zayıf, kendimizi yalnız hissettirmek için her türlü baskıyı yapacaklar. Ama biz bu ülkeyi nasıl kurduysak emekle, alınteriyle, kanla, gözyaşıyla hep birlikte bu ülkeyi nasıl kurduysak bu ülkenin kurtuluşuna da hep beraber gideceğiz. Unutmayın! Kurtuluş mücadelesi için muhtaç olduğunuz kudret alnımızdaki asil terde mevcuttur arkadaşlar! Hepinize teşekkür ediyorum. Hiç kaygıya, şüpheye gerek yok. Bu zor günler geçecek. Başaracağız, mutlaka başaracağız, hep birlikte kazanacağız diyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.”