2022 yılı Haziran Ayı’nda Erzincan ili İliç ilçesinde faaliyet gösteren altın madeninde yaşanan siyanür sızıntısının ardından 20 metreküp siyanürün doğaya karıştığı iddia edilmişti.
2022 yılı Haziran Ayı’nda Erzincan ili İliç ilçesinde faaliyet gösteren altın madeninde yaşanan siyanür sızıntısının ardından 20 metreküp siyanürün doğaya karıştığı iddia edilmişti. İliç’teki altın madenine karşı tek başına mücadele eden Sedat Cezayirlioğlu ve avukatı İsmail Hakkı Atal, siyanürlü bileşiğin önce maden havzasındaki derelere, oradan da Fırat Nehri ve havzasına karıştığını belirterek, hem Türkiye hem de bölge ülkelerine yönelik insanlığa karşı suç işlendiği iddiasıyla soruşturma başlatılması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM), yani Lahey Adalet Divanı’na başvurmuştu. UCM başvuruya yanıtını verdi. Çevre adaleti ve ekokırım konularında Türkiye’den yapılan başvuruları daha önce yanıtsız bırakan Mahkeme, İliç hakkındaki başvuruya, “Yargı yetkimizin dışında olduğu için soruşturma yapamayız. Durum değişirse bu karar gözden geçirilebilir” yanıtını verdi.
Yaşananların ardından madenin kapatılması için yaptığı idari başvuruları reddedilen Sedat Cezayirlioğlu ve Avukatı İsmail Hakkı Atal, insanlığa karşı suç işleme gerekçesiyle, İliç’te bulunan altın madeni işletmesine karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştu. Mahkeme, 31 Ocak 2023’te Cezayirlioğlu ve Atal’ın yaptığı başvuruya yanıt verdi. UCM yanıtında, SSR Mining yetkilileri hakkında soruşturma başlatılmayacağını bildirdi ancak Türkiye’nin Roma Statüsü’ne taraf olması halinde soruşturma başlatılabileceğini belirtti ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından verilen yanıtta şu ifadeler yer aldı;
“Bildiğiniz üzere UCM Roma Statüsü’ne tabidir ve Statü UCM’ye oldukça belirli ve titizlikle tanımlanmış bir yargı yetkisi tanımaktadır. Roma Statüsü’nün 12 ve 13’üncü maddelerince belirlenmiş en temel özellikleri uyarınca, UCM’nin yargı yetkisini kullanabilmesi için i) suçun işlendiği ülkenin UCM’nin yargı yetkisini kabul etmiş olması, ii) suçlanan kişinin UCM’nin yargı yetkisini kabul etmiş bir ülkenin vatandaşı olması ya da iii) olayın BM Sözleşmesi’nin 7’nci Bölümü uyarınca BM Güvenlik Konseyi tarafından UCM Savcısına sevk edilmiş olması gerekir.
Halihazırdaki bilgiler uyarınca, bahsi geçen konuda bu ön koşulların hiçbirisinin oluşmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, ithamlar UCM’nin yargı yetkisinin dışında kaldığı için Savcılık daha fazla inceleme yapılmasını gerekli kılacak koşulların bulunmadığını belirtir. Aktardığınız bilgiler arşivlenecektir ve bir sonraki safhaya geçilmemesi hakkında verilmiş bu karar, yeni olgu ya da deliller ithamların UCM’nin yargı yetkisi dahilinde olduğunu gösterdiği takdirde gözden geçirilecektir. İlgili devletlerin UCM’nin yargı yetkisini tanıması ya da BM Güvenlik Konseyi tarafından bir sevk gerçekleşmesi halinde karar tekrar değerlendirilebilir.
UCM’nin tanımlanmış yargı yetkisi uyarınca, birçok ciddi ithamın kurumun görev alanının dışında kaldığını siz de takdir edersiniz. Bu bağlamda, UCM’nin ulusal yargı yetkisinin yerini alan değil, tamamlayıcı nitelikte olduğunun altını çizeriz. Bu konudaki girişimlerinizi sürdürmek isterseniz, ilgili ulusal ya da uluslararası otoritelere başvurmayı değerlendirebilirsiniz.“