

16-18 Ekim tarihleri arasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün himayelerinde, Erzincan Valiliği riyasetinde, Erzincan Belediyesi’nin katkıları ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması Sempozyumu başladı.
16-18 Ekim tarihleri arasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün himayelerinde, Erzincan Valiliği riyasetinde, Erzincan Belediyesi’nin katkıları ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması Sempozyumu başladı. Program kapsamında konuşan Vali Hamza Aydoğdu, “Oğuz çadırlarının gölgesinde büyüyen çocuklar, yalnızca yeni bir yurt değil, yeni bir insanlık dili kurdular. O dilde merhamet vardı, adalet vardı, dua vardı. Anadolu, kılıçla değil; kalemle, gönülle, türküyle, nefesle Türkleşti.” Diyerek şunları ifade etti:
“Saygıdeğer misafirler, muhterem hocalarım, gönül ve ilim ehli, Hoş geldiniz… Ama öyle sıradan bir hoş geldiniz değil bu kalpten, samimiyetle hoş geldiniz…Biliyorum, sempozyum açılışları genelde uzun olur. Bu konuşma hem kısa olacak hem uzun sürecek. Kısa olacak — çünkü saat değil, kalp konuşacak. Uzun sürecek — çünkü gönülde yankısı kalacak. Değerli Katılımcılar, canlar… Tarihin derin dehlizlerinde, Anadolu’nun kaderi yalnızca bir fetihle değil, bir gönül inkılabıyla değişti. Türkleşme, bir toprağın el değiştirmesi değil, bir ruhun yerleşmesidir.
Oğuz çadırlarının gölgesinde büyüyen çocuklar, yalnızca yeni bir yurt değil, yeni bir insanlık dili kurdular. O dilde merhamet vardı, adalet vardı, dua vardı. Anadolu, kılıçla değil; kalemle, gönülle, türküyle, nefesle Türkleşti.
Bir alperen yola çıktıysa, arkasında bir dervişin duası, hak yolunda yürüyen nefsini yener diyen Baba İlyas Horasani’nin öğretileri, önünde bir annenin gözyaşı, yanında bir çocuğun gülüşü vardı.
İşte o yüzden, bu topraklarda taş bile insana selam verir. Her minarede yalnız ezan değil, bir medeniyetin sesi yankılanır. Her çeşmede yalnız su değil, bir duanın bereketi akar. Türkleşme, bir kimlikle birlikte bir vicdan inşasıydı. Bu vicdanı taşıyan şehirlerden biri de, Mengücek Gazi’nin sancak diktiği, ilmin, irfanın ve merhametin birlik ve beraberliğin şehri Erzincan’dır… Tarihte bazı anlar vardır, cümle gibi değil, dua gibi başlar. Malazgirt’te Sultan Alparslan, esir düşen Bizans İmparatoru’na dediği söz aslından bir devletin inşasını başlatan bir sözdür. O söz intikam değil adalettir. İşte o gün, bir medeniyetin ilk kalp atışı duyuldu. Çünkü gerçek fetih, toprakla birlikte kalbe dokunabilmektir, kalpleri fethedebilmektir. Bizim medeniyetimiz kılıçla değil, gönülle yürümüştür.
Erzincan, Bir şehir değil, bir hâldir…Taşında sabır, toprağında dua, rüzgârında tevazu vardır. Bu şehirde her taş, bir hikâye fısıldar; her kapı, “buyur” der; her gönül, “gel otur hele, önce bir çay iç” der. Bu şehirde ilim, yalnız kitaplarda değil; annelerin duasında, ustaların alın terinde, Dedelerimizin nefesinde, hocalarımızın tevazusunda, abdalların sazında yaşar. Bizim yolumuz; Yunus’un “Sevelim, sevilelim” sözüyle, Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” duasıyla şekillenmiş bir yoldur. Bu topraklarda kimse öteki hissetmez, çünkü burada her can, bizin parçamızdır. Bu sempozyumu düzenlerken tek derdimiz şuydu: Bilgiyi konuşurken insanı unutmamak. Çünkü insanı unutan ilim, sadece bilgi yığınıdır.
Ama insanı merkeze alan bir bilgi, hikmete dönüşür.
Dünyanın neresinde olursak olalım, teknoloji nereye giderse gitsin tek bir gerçek vardır insan sıcaklığını yerini hiçbir şey tutamaz. Akademik unvanların en değerlisi “iyi insan” olmaktır. İnsan, olmanın en önemli ölçütlerinden birisi de kendisine, çevresine duyarlılık, zerafet ve samimiyet göstermektir. Bizim ülkemizde ne yazık ki teşekkür etmek, övmek, yüceltmek, birinin emeğini takdir etmek çoğu zaman bir eksiklik gibi görülür. “Şımarır, yoldan çıkar, önümüze geçer” korkusuyla güzel sözleri geri çekeriz. Oysa teşekkür etmek bir lütuf değil, bir vicdan göstergesidir.
Güzel olanı takdir etmek, iyiliği çoğaltır; övülen değil, öveni yüceltir. Ama biz, sevgide cimriyiz; bazen bir teşekkürün, bir tebessümün, bir güzel cümlenin değeri yerine suskunluğu seçeriz. Sonra da dönüp birbirimize sorarız: “Niçin bu toplum sevgisiz? Niçin insanlar birbirini sevmiyor, çevresini, tabiatı önemsemiyor?” Oysa sevgiler, teşekkürle başlar; insan, fark edildiği yerde yeşerir. Birine “iyi yaptın” diyebilmek, sadece onu değil, bizi de güzelleştirir, bizi de iyileştirir. Teşekkür etmek, hem insanı hem toplumu büyüten en sade, en derin, en insani davranıştır. Teşekkür, sadece bir kelime değil; bir insanlık biçimidir, bir ruh halidir, bir iklimdir, bir yaşam biçimidir. Teşekkür etmek, “Seni görüyorum, emeğini fark ettim, iyi ki varsın” demektir. Bir insanın emeğine saygı duymak, aslında kendi vicdanına saygı duymaktır. Bizim medeniyetimiz, teşekkürün dilini dua ile, saygının biçimini vefa ile, emeğin değerini gönül ile anlatmıştır. Anadolu’da biri “Allah razı olsun” dediğinde, o cümle sadece bir dilek değildir — bir dua, bir minnettarlık yemini gibidir. Teşekkür etmek, unutmamaktır. Onur etmek, emeğe değer biçmektir. Ve emeğe saygı duymak, insanın en zarif hâlidir.
Bu sempozyumun sessiz kahramanlarıdır. Kimi bir cümleyle, kimi bir telefonla, kimi bir tebessümle katkı sundu. Ama hepsi aynı inancı paylaştı: “İyi bir şey yapalım, güzel bir iz bırakalım.” Ve ben inanıyorum ki; bir şehir, teşekkür eden insanların yaşadığı yerdir. Bir toplum, emeğe hürmet eden yüreklerle ayakta kalır. Bir medeniyet, vefayı unuttuğu gün değil, teşekkürü ihmal ettiği gün yıkılır.
O yüzden her birinize, bu kalp sofrasında yer aldığınız, emek verdiğiniz, katkı sunduğunuz, dua ettiğiniz, ve bu hikâyeye dokunduğunuz için kalbimin derinliklerinden teşekkür ediyorum.
Teşekkür, bizim en kadim geleneğimiz, en sade nezaketimizdir. Ve bu sempozyumun asıl özü de budur: Bu sempozyumun her detayında emek, gayret ve yürek var. Tertipleme Komisyonu Başkanımız Prof. Dr. Abdulkadir Hocamızın titizliğine teşekkür ediyorum. Bu şehrin evladı, gönül insanı, Vakıflar Genel Müdürümüz Sinan Aksu’ya sadece maddi destekleri için değil, bu sempozyumun kalbine kattığı samimiyet için teşekkür ediyorum.
Her daim elini taşın altına koyan, şehirle kalbi aynı ritimde atan Belediye Başkanımız Sayın Bekir Aksun’a, Erzincan’ı üniversiteyle, üniversiteyi şehirle buluşturan Rektörümüz Prof. Dr. Akın Levent’e, ve bu şehrin birlik ruhunu yaşatan, farklı siyasi düşüncelere rağmen Erzincan ortak paydasında birleşen milletvekillerimiz Sayın Süleyman Karaman ve Sayın Mustafa Sarıgül’e, yürekten teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Erzincan’ın birlik ve beraberliğine her daim gönülden destek veren, ülkemizin son Başbakanı, şehrimizin gururu Sayın Binali Yıldırım’a da teşekkür ediyorum. Ayrıca siyasi partilerimizin il başkanlarına, birim amirlerimize, özel idare genel sekreterimize, STK temsilcilerine, emeğiyle, duasıyla katkı sunan herkese en içten teşekkürlerimi sunuyorum.”
EBYÜ Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyuma; Erzincan Valisi Doç. Dr. Hamza Aydoğdu, Erzincan Milletvekilleri Süleyman Karaman ve Mustafa Sarıgül, Belediye Başkanı Bekir Aksun, Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, EBYÜ Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti temsilcileri, kurum müdürleri, EBYÜ öğretim üyeleri, il protokolü, kanaat önderleri ve çok sayıda davetli katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan açılış programında müzik dinletisi sunuldu. Ardından yapılan protokol konuşmalarında Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Erzincan’ın önemi vurgulandı. Program, “Erzincan Evliyaları” belgeselinin tanıtım filmiyle devam etti.
Sempozyum kapsamında açılış oturumu gerçekleştirilerek, Erzincan’a Hizmet Ödülleri ile sempozyum anısına plaket takdimi yapıldı.
Ayrıca Milli Saraylar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan “Mukaddes Emanetler Sergisi” de düzenlenecek. Mukaddes Emanetler, Topkapı Sarayı dışında ilk kez bir Anadolu şehrinde, Erzincan’da sergilenerek ziyarete açıldı. Programda ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü Fotoğraf Sergisinin açılışı da yapılacak.
EBYÜ ev sahipliğinde iki gün sürecek programın birinci gün etkinlikleri kapsamında;
Türkiye Okçuluk Federasyonu etkinlikleri,
Prof. Dr. Mehmet Kavukçu’nun “Nehenk” adlı sanatsal faaliyeti,
“Geçmişten Günümüze Arşiv Belgeleriyle Erzincan” sergisi,
Sempozyum oturumları, paneller ve konferanslar,
Gala yemeği ile Birlik ve Kardeşlik Ateşi’nin yakılması,
Ve Pelin Çift’in “Gündem Ötesi” adlı özel programı yer alacak.
Erzincan’da ilim, kültür ve sanat dolu üç gün sürecek sempozyum, Anadolu’nun tarihsel mirasına ışık tutmayı hedefliyor.