DOLAR 32,3313 % 0.01
EURO 35,0061 % -0.23
GRAM ALTIN 2.321,86 % 0,06
ÇEYREK A. 3.796,24 % 0,06
BITCOIN 2.294.770 2.388
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

1 KASIM HARF DEVRİMİ KUTLU OLSUN

Son Güncelleme :

01 Kasım 2021 - 17:37

/ 293 views kez okundu.
reklam
1 KASIM HARF DEVRİMİ KUTLU OLSUN
reklam

1 Kasım 1928 tarihinde ç,ş,ğ,ı,i,ö ve ü harflerinin Türk dilini seslerini karşılaması amacıyla 1353 sayılı ‘Yeni Türk Harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun’u kabul edildi. Bu esasla Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.

1 Kasım 1928 tarihinde ç,ş,ğ,ı,i,ö ve ü harflerinin Türk dilini seslerini karşılaması amacıyla 1353 sayılı ‘Yeni Türk Harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun’u kabul edildi. Bu esasla Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.

Arap ve Batı dillerinden farklı olarak yazılıp okunabilen Türk dili yüzyıllardır Anadolu’nun lehçe ve ağızlarında kendine özgü Türkçe ses sistemiyle korunabildi. 19. Yüzyıldan itibaren öngörülen alfabe reformu önerileri Osmanlı yazısının düzeltilmesini isteyenler ve Latin harflerinin kabulünü isteyenler arasında okunup yazılabilen bir yazı devrimi ve bir Atatürk inkılabı olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Halkın eğitiminde yabancı dillerin etkisinden arındırılmış ve halkın her kesimine aynı yazı ve kitabelerle anlatabilme düşüncesi bu inkılabın temel yapı taşı olmuştur. Aynı zamanda İsimlerin yazılışı ve Arap harflerinin yetersizliğinden doğan imla kargaşası, yazılı basının ve resmi okul kitaplarının yaygınlaşması ihtiyacını daha çok hissettirdi. Bu ihtiyaçtan doğan Türkçe’nin standart bir sözlüğünü oluşturma çalışmaları ve imla konusunu gündeme getirdi. Latin harflerinin benimsenmesinin gerekçeleri ise şu şekilde ifade edildi;

“Avrupa ile ilişkilerin kolaylaştırılmak ve geliştirilmek istenmesi.

Arap alfabesinin ıslah çalışmaları sırasında hurûf-ı munfasıla, yani harflerinin birbirinden ayrılarak yazılması yönteminin denenmesi. Harflerin ayrılarak yazıldığı bir alfabenin Türk dili için daha uygun olduğu düşüncesi. Latin alfabesinin eğitimi çok kolaylaştırdığı düşüncesi.

Bakü’de yapılan I. Türkoloji Kongresi’nde bütün Türkler için Arap harfleri yerine Latin yazısının kabul edilmesine karar verilmesi. Atatürk’ün bu kongreyi yakından takip ettiğinin bilinmesi.

Latin alfabesi dışında daha iyi bir alternatifin olmaması. Dünyadaki en yaygın alfabe olan Latin alfabesi dışındaki bir alfabenin örneğin Kiril ya da Çin alfabesinin kabul edilmesinin herhangi bir mantığının olmaması.

1850-60’lardan itibaren Türk aydın sınıfının tümü Fransızca biliyor ve bazen kendi aralarındaki yazışmalarda Fransızca kullanacak kadar bu dili benimsiyordu. Telgrafın yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkçenin Latin alfabesiyle ve Fransız imlasına göre yazılan bir biçimi de günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Beyoğlu, Selanik, İzmir gibi kozmopolit çevrelerde dükkân tabelaları ve ticari reklamlarda çoğu zaman bu yazı kullanılıyordu.

  1. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul ve Anadolu’da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlamıştı. Bu yayınların kazandığı popülerlik, Türkçenin Arap yazısından başka yazıyla da yazılabileceği düşüncesinin benimsenmesine yardımcı oldu. 1908-1911’de Latin temelli Arnavut alfabesinin kabulü ve 1922’de Azerbaycan’ın Latin alfabesini kabulü, Türkiye’de büyük yankı uyandırdı.

Sovyetler Birliği’ndeki Türk devletleri Latin alfabesini kullanıyordu. Türkiye; Türk dünyası ile yakınlaşmak, ortak bir alfabeyi kullanmak için Latin alfabesine geçti. Fakat daha sonra SSCB, Stalin döneminde Türkiye ile Sovyetler Birliği’ne bağlı Türk cumhuriyetleri arasındaki bağı koparmak için Türk devletlerini Kiril alfabesine geçirtmiştir. 1991’de SSCB’nin dağılması üzerine Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan olmak üzere 5 bağımsız Türk devleti kuruldu. Bunlar arasından Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan tekrar Latin alfabesine geçerken Kazakistan ve Kırgızistan ile Rusya’ya bağlı Başkurtistan, Çuvaşistan, Tataristan, Tuva gibi Türk cumhuriyetleri Kiril alfabesini kullanmaya devam etti. Özetle, Türkiye’de yapılan harf devrimi, diğer Türk cumhuriyetlerine yakınlaşmayı, Türk dillerine uyumlu bir yazı sistemi oluşturulup ortak bir alfabe kullanılmasını amaçlamıştır.

Arap alfabesinin Türkçeyi tam olarak ifade edememesi. Arap alfabesinde bulunan Vav (و) harfi V, O, Ö, U, Ü; Ye (ﻱ) harfi Y, I, İ; Kef (كـ) harfi ise K, G, N, nadiren de Y sesini verebilmektedir. Bu durum karışıklık çıkarmaktaydı.

İkinci Meşrutiyet döneminde, Türk ulusal kimliğini İslamiyet’ten bağımsız olarak tanımlama çabaları, özellikle İttihat ve Terakki’ye yakın aydınlar arasında ağırlık kazandı. Bazı kişiler tarafından Arap yazısı İslam kültürünün ayrılmaz bir parçası sayıldığı için bu yazının terk edilmesi aynı zamanda Türk ulusal kimliğinin laikleşmesi ve kendi öz benliğini ortaya çıkarması anlamına gelecekti.”

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve Türkçenin başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk yeni harf inkılabında sarf ettiği sözler şöyle olmuştur; “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”

1 Kasım Harf Devrimi Kutlu Olsun.

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.