21°
Çağın hastalığı olarak kabul edilen Obezite tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Yapılan araştırmalar ülkede her üç kişiden birinin obez olduğunu ortaya koyuyor. Peki, birçok hastalığa davetiye çıkaran Obezitenin nedenleri neler, obez olup olmadığımızı nasıl anlarız, çözümü nedir? Bu soruların cevabını Diyetisyen Esma Koç’tan aldık.
Çağın hastalığı olarak kabul edilen Obezite tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Yapılan araştırmalar ülkede her üç kişiden birinin obez olduğunu ortaya koyuyor. Birçok hastalığa davetiye çıkaran Obezitenin nedenleri neler, obez olup olmadığımızı nasıl anlarız, çözümü nedir, sorularını Diyetisyen Esma Koç yanıtladı. ERT Şah Medya’ya açıklamada bulunan Koç, tüm yönleriyle Obeziteyi anlattı.
Koç; açıklamasında; “Obezite Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmaktadır. Basit bir şekilde özetleyecek olursak fazlaca yağ birikmesi. Vücut yağ oranının ortalama olarak erkekte %25, kadında %35’in üzerinde olması obezite olarak tanımlanmaktadır.
Dünyada 800 milyon obeziteli birey vardır. Türkiye’de ise bu sayı 20 milyon.
Ne yazık ki yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki ülkemizden her 3 kişide 1’i obez.
Türkiye’de obezite görülme sıklığı erkeklerde %20,5, kadınlarda ise %41.
Azalmış fiziksel aktivite, fastfood tüketiminde artış, genetik aktarım etnik faktörler, çevresel etmenler, genetik faktörler, dengesiz beslenme, fiziksel hareketsizlik, uykusuzluk, stres ve depresyon.
Obezite 200 üzerinde hastalıkla ilişkilidir. Bunlardan bir kaçını söyleyecek olursak; solunum yolları hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, kas – iskelet problemleri, bazı kanser türlerine sebep olmaktadır.
DSÖ tarafından da kabul görmüş bir beden kütle indeksi oranı var. Kilomuzu boyumuzun metre karesine bölüyoruz. Bu bize bir rakam veriyor. Bu rakama baktığımızda boy kilo indeksi; 18,5 – 24,9 normal, 25 – 29,9 fazla kilolu, 30 obez, 40 ileri derecede obez olarak tanımlanıyor. Bel çevresi kadında 80 cm, erkekte 90 cm’den fazla olmamalı.
Yemek seçimlerimiz sağlıklı olmalıdır. Bütün besin gruplarını içeren deneli ve sağlıklı öğünler oluşturmalıyız. Fiziksel olarak aktif olmalıyız. Hareket çok önemli. Zamanını masa başında bilgisayarla ya da televizyon karşısında oturarak hareketsiz geçirmek yerine sürekli hareket etmeliyiz. Sebze ve meyveleri daha fazla tüketmeliyiz. İçecek olarak asitli-gazlı içeceklerden uzak durmalıyız. Bol bol su içmeliyiz.
Normalde kişiler bunu hastalık olarak algılamıyor ama obezite aslında kronik bir hastalık ve beraberinde de bir sürü hastalığı getiriyor. Bu süreçte öncelikle bir hekime başvurulması gerekiyor ve bunu hemşire, diyetisyen, psikolog, spor hekimi gibi hepsinin birlikte olduğu bir ekip çalışması ile yönetmek daha sağlıklı ve kalıcı sonuçlar almamızı sağlayacaktır.
Şunu belirtmek istiyorum ki hızlı kilo vermek uğruna içerisinde ne olduğu belli olmayan veya vücudunuzda ne gibi sonuçlar ortaya çıkardığı belli olmayan zayıflama çayları, mamalar vs. kesinlikle kullanmayın. Siz o kiloyu birden almadınız ki öyle hemen de veresiniz. Önemli olan kilo verirken bunu sağlıklı ve kalıcı şekilde vermek. Diyetisyene mutlaka gidin. Diyetisyeninizin size özel oluşturduğu başlama programı ile birlikte bu sürdürülebilir. Sağlıklı ve kalıcı kilo vermek çok daha önemli.
Kilo verdikten sonra en önemlisi sağlıklı bir birey olacaksınız. Solunum ile ilgili, uyku apne problemleri ile ilgili şikayetler azalacak. Diyabete ve kansere olan yatkınlığınız azalacak. Kalp krizi, felç geçirme riskleri azalacak. Yaşam kriteriniz artacak. Örneğin bir 5 kilo verdiyseniz diyabet riskini %50 azaltmış oluyorsunuz.” dedi.
