DOLAR 32,2068 % -0.02
EURO 34,7324 % -0.38
GRAM ALTIN 2.432,03 % -0,51
ÇEYREK A. 3.976,37 % -0,51
BITCOIN 62.434,08 2.667
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 11°
Google News

TÜRK DÜNYASI EBYÜ’DE BİR ARAYA GELDİ

Son Güncelleme :

10 Ekim 2022 - 18:04

/ 302 views kez okundu.
reklam
TÜRK DÜNYASI EBYÜ’DE BİR ARAYA GELDİ
reklam

Türk Dünyası Sempozyumu ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi 2022-2023 Akademik Açılış Programı Düzenlendi.

Türk Dünyası Sempozyumu ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi 2022-2023 Akademik Açılış Programı Düzenlendi. Düzenlenen programa; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Aksakallar Konseyi Başkanı, AK Parti Genel Başkan Vekili, Son Başbakan Binali Yıldırım, Türk Devletleri Teşkilatı Azerbaycan Aksakalı ve Eski Azerbaycan Başbakanı Hasan Hasanov, Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri Baghdad Amreyev, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcıları, Erzincan Valisi Mehmet Makas, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, Erzincan AK Parti Milletvekili Süleyman Karaman, AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram, İl Protokolü, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve öğrenciler katıldı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda ilk olarak müzik dinletisi gerçekleştirildi. Ardından Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İklim Elçisi yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi;

‘’ Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumu ve Üniversitemiz 2022-2023 Akademik yılı açılış törenine hoş geldiniz. Bu konuşmayı hem Üniversitemiz öğrencilerini temsilen hem de Üniversitemizin İklim elçisi olarak yapıyorum. Yeni bir akademik yıla başlıyor olmanın heyecanı ile sizleri öğrenci arkadaşlarım adına saygıyla selamlıyor, üniversitemize yeni başlayan öğrenci arkadaşlarımıza eğitim – öğretim hayatlarında başarılar diliyorum.

Ülkenin ihtiyacı olan kuşakları; düşünen, eleştiren ve üreten bireyler olarak yetiştiren üniversiteler, aynı zamanda araştıran ve yeni bilgiler üreten kurumlardır. Bizler de üniversitemizde tecrübeli ve bilgi birikimine sahip hocalarımızdan aldığımız eğitimlerle dünya ölçeğinde kabul gören bireyler olmayı hedefliyoruz.  Bu doğrultuda daha çok çalışacak, daha çok üretecek, tek yürek olup ülkemize ve milletimize en iyi şekilde hizmet edeceğiz. Konuşmama, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, iklim değişikliği konusundaki hedeflerinden bahsederek devam etmek istiyorum. Bakanlığımız iklim krizini önleme konusunda geliştirilecek yeni çözümler hakkında gençleri bilinçlendirmeyi ve geleceğe hazırlamayı amaçlıyor. Bilindiği üzere Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasındadır. Yapılan bilimsel araştırmalar bu etkilerin kısa sürede ortadan kalkmayacağını ve çözümün ısınmanın kaynağı olan bizlerin çabalarına bağlı olduğunu göstermektedir.

Ülkemiz, küresel iklim değişikliği mücadelesi kapsamında 2021 yılında Paris Anlaşması’na taraf olmuş ve Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi ve yeşil kalkınma politikasını ilan ederek, bu doğrultuda da İklim Değişikliği Başkanlığını kurmuştur. İçinde bulunduğum “İklim Elçileri Hareketi” 209 üniversitede yeşil dönüşümün üniversitelerden topluma yayılması ve iklim değişikliği farkındalığının oluşturulmasını amaçlamaktadır. Konuşmamı Hz. Mevlana’nın bir sözüyle bitirmek istiyorum:

“Kendini okyanusta bir damla sanma. Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun.”

2022-2023 öğretim yılı ve Uluslararası Türk Dünyası sempozyumunun hayırlı olmasını diliyor, siz değerli misafirlerimizi saygıyla selamlıyorum.’’

Ardından kürsüye çıkan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent şu ifadelere yer verdi;

‘’Kurmetli konaklar, bu sempozyum bizleri heyecanlandırıyor. Çünkü yaklaşık 250 milyon nüfusu barındıran, Türk Dünyasının sorunlarının ele alınacağı, çözüm önerilerinin tartışılacağı, Türk Dünyası’nın dili, alfabesi, tarihi, hukuku, ekonomisi gibi birçok konunun ele alınacağı konferanslar, paneller, çalıştaylar ve nihayetinde sonuç bildirgesinin yayınlanacağı rekrasyonla hem Türk Dünyası’nın hem de tüm dünyanın barışı ve huzuruna katkı vereceğine yürekten inanıyorum. Sevgili öğrenciler, 2022-2023 Akademik Açılış Törenimizin böylesine önemli bir sempozyum ile eş zamanlı olmasından dolayı bizler çok mutluyuz. Sizler de olabildiğince sempozyum ile ilgili toplantılara, çalıştaylara, panellere katılın ve faydalanmaya çalışın. Yeni akademik yılımızın, ülkemiz, milletimiz bilhassa gelecek nesillerimiz için, hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, akademisyenlerimizin idare personelimizin başarılı ve verimli bir yıl geçirmelerini temenni ediyorum. Sözlerimi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri ile bitirmek istiyorum. Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ ün varlığı bu köhne acuna yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.’’

Ardından konuşan Türk Devletleri Teşkilatı Azerbaycan Aksakalı ve Eski Azerbaycan Başbakanı Hasan Hasanov şu ifadeleri kullandı;

‘’ Aziz Mehmonlar, Erzincan’ın dağları bana Türk Tarihi’nin büyüklüğünü anımsatıyor. Bu sempozyumu hayata geçirmekteki en büyük motivasyonumuz Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın Türk devletler Teşkilatı Aksakallar Konseyi başkanı olması ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın  belirttiği “Bu yüzyıl Türk Yüzyılı olacaktır” sözleridir.’’

Ardından konuşan Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri Baghdad Amreyev şu ifadelere yer verdi;

‘’ Çox Aziz Qonaqlar, (Çok değerli konuklar), bu Sempozyumda  Türk Devletler Teşkilatının 2040 vizyonu esas alınarak, ortak bir akılla rasyonel, uygulanabilir öneri ve projelerin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Böylece Türk Dünyasındaki iş birliği çok yönlü bir şekilde güçlenip sağlamlaşacaktır. Sempozyumun sonunda bir rapor, manifesto hazırlanacak ve bu deklerasyon ilgili kamu kurumlarına ve Türk Devletler Teşkilatına takdim edilecektir. Bu sempozyum’un, Türk Dünyasına ilgi duyan sizler gibi birbirinden değerli katılımcıları bir araya getirdiği için kıvanç duymaktayım. Değerli katkıları ile bize her zaman destek olan Valimiz Sayın Mehmet Makas’a, Sayın Süleyman karaman ve Sayın Burhan Çakır Milletvekillerimize, 3.  Ordu Komutanımız Yavuz Türkgenci’ne, Belediye başkanımız Sayın Bekir Aksun’a,  teşekkür ediyorum. Ayrıca Sempozyumun hazırlanmasında Emeği geçen  7-24 çalışan, Başta Prof. Dr Abdülkadir Gül , Prof. Dr Ali Kafkasyalı hocalarımız olmak üzere isimlerini burada sayamayacağım tüm ekibimize de can-ı gönülden teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.’’

Ardından konuşan Aksakallar Konseyi Başkanı, AK Parti Genel Başkan Vekili, Son Başbakan Binali Yıldırım şu ifadelere yer verdi;

‘’ Erzincan etrafı dağlık, ortası bağlık, iklimi sert, insanı mert olan Anadolu’nun ortasında cennetten bir köşe. Erzincan tarihi Türk tarihi kadar eski. Türklerin tarihinin ne zaman başladığı henüz tam olarak ortaya konmuş değil. Ama Türk devletlerinin en azından milattan önce 1000 yıl öncesine kadar gittiğini biliyoruz. Sakalardan başlayan ve günümüzde devam eden zaman yolculuğunda Türk devletlerinin İslam’la şereflenmeden önce 30’dan fazla devlet kurduğunu biliyoruz. İslamiyet’le beraber devam eden Türk Devletleri günümüzde Adriyatik’ten taa Sincan bölgesine Doğu Türkistan’a uzanan 20 milyon km2 coğrafyada tarihin her döneminde vardır. Türklerin uzun süre esaret altına girdiği baki değildir. İsimleri değişmiş, konumları değişmiş ama bağımsızlıklarına olan tutkuları hiç eksik olmamış.

Bugün Türk Devletler Teşkilatı olarak az önce Baghdad beyinde bahsettiği gibi tarihi İstanbul zirvesinden sonra yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bağımsızlıklarını kazandıkları yıllarda temeli atılan Türk Birliği, Türk dili konuşan ülkeler geçen yıl itibarıyla yeni bir kurumsal yapıya kavuşmuşlardır. Yeni yapının adı Türk Devletleri Teşkilatıdır. Türk devletleri teşkilatı deyince hatırlamamız gereken nedir. 7 üyesi vardır. 2 gözlemci, 5 asıl üye. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan gözlemci. Kırgızistan, Özbekistan ve  Macaristan. Tabii üyeler bununla sınırlı değil. İnşallah bu zirvede 11 Kasım’da Semerkent’te gerçekleştirilecek tarihi zirvede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ini de gözlemci üye olarak görmeyi arzu ederiz. Onun için başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Türk Devletleri Teşkilatı, dış işleri, bakanları, genel sekreterlik, kıdemli memurlar, gerekli altyapı çalışmalarını sürdürmektedir.

Türk Devletleri deyince Türkler deyince işi üyelerle sınırlı tutmak yanlıştır. Balkanlarda, Orta Asya’da, Balkanlarda, Uzak Doğu’da soydaşlarımızı da işin içine kattığımız zaman 300 milyon nüfustan bahsediyoruz. 20 milyon km2’lik bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bugün üyelerle sınırlı olan coğrafyamız bile 5 milyon km2’dir. Nüfusumuz 170 milyondur. Gayri safi hasılamız 1,5 trilyon dolardır. Üye ülkelerin birbiriyle gerçekleştirdikleri ticaret hacmi ise 700 milyar dolardır. Ancak burada bir gerçeği, bir sorunu, üzerine yoğunlaşmamız gereken bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünya refahından Türk Devletleri hak ettiği payı henüz alabilmiş değil. Enerji bakımından, doğal kaynaklar bakımından, stratejik topraklar bakımından dünyanın bütün ülkelerinden farklı bir konumda olmasına rağmen dünyanın refahından hak ettiği payı aldığı söylenemez. Daha da düşündürücü olanı Türk devletlerinin 700 milyar dolarlık bir dış ticareti olmasına rağmen bu ticaretin sadece ve sadece 18 milyar dolarını kendi aralarında yapabiliyor. Bu da toplam ticaretlerinin %3’ünden azdır. Burası üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Dünya refahında kendi refahımızı güçlendirmede hak ettiğimiz yerde değiliz. Bunun sebeplerine baktığımızda 20. Yüzyılın başı ile 21. Yüzyılın başı birbirine benzer. Bu yıllarda Türk devletlerinin arasına demir perde girmiştir.

Türk Devletleri Teşkilatının varlığı, faaliyetleri zaman zaman batı dünyasında tartışılıyor. Herkes şunu bilmelidir. Türk Devletleri Teşkilatının amacı kuruluş amacı gayet açık ve safidir. Türk Devletleri Teşkilatı var oldukları coğrafyada refahı arttırmak, ortak iletişim alt yapısını geliştirmek, ortak kültürlerini yaşatmak, savunma imkan ve kabiliyetlerini birbirleriyle paylaşmak. Yani Kafkaslarda Orta Asya’da barışı, huzuru, kardeşliği daim kılmak amacını gütmektedir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın amacı kimseyi korkutmak değildir. Ama kimseden de korkmadığını ortaya koymuştur.

Bugün dünyamız zor günlerden geçiyor. Türkiye bir geçiş ülkesidir. Burada görevimiz bölgemizde ve ülkemizde yaşayan insanların geleceğini, huzurunu ve kardeşliğini daim kılmak için gereken her şeyi yapmaktır.

Cumhurbaşkanımızın çağrısı çok açıktır. Dünya 5’ten büyüktür. Soru şudur; bu hakkı 5 daimi üyeye kim verdi. Cevap çok basit. Bu hakkı kendi kendilerine kabul ettiler. Bir sorunun çözümü için bu 5 daimi üyeden bir tanesi itiraz ederse geriye kalan 190 ülke ne söylerse söylesin hiçbir anlamı yok. Nitekim bu 5 ülkeden bir tanesi bu sorunun bir parçasıysa o zaman çözüm bir hayal ve böyle bir şey mümkün değil. Dolayısıyla bu çarpık yapı mutlaka düzeltilmelidir.

  1. yüzyıl Türkiye’nin yılı olacaktır. Türklüğün yüzyılı olacaktır. Bugün Erzincan’da gerçekleştirdiğimiz bu uluslararası sempozyum yeni yüzyılın habercisidir. Dilini koruyamayan egemenliğini koruyamaz. Hepimiz Türküz. Ama birbirimizle ne yazık ki başka bir lisanla iletişim kuruyoruz. O halde yapmamız gereken ilk iş dil birliğini sağlamak olmalıdır. Alfabe birliğini sağlamak olmalıdır. Tarih birliğini sağlamak olmalıdır. Türk ortak paydasında tarihimizi gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. O yüzden Türk Devletleri Teşkilatına, Aksakallılar Konseyine, genel sekreterliğimize, diğer misyonlarımıza büyük görevler düşüyor. Akademisyenlerimize büyük görev düşüyor. Burada ortak hedefler alanında çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Esasında yapılacak iş o kadar da zor değil. Biz ortak araştırmalarda gördük ki 2500 tane ortak kelimemiz var. Çağımızda 1000 kelimeden az bir şekilde konuşma yapılabildiğine göre alfabe konusundaki adımlarımızı süratle tamamlamalı ve ortak dili ve ortak iletişimi ivedilikle tesis etmeliyiz. Türk Devletleri Teşkilatının 40 yıl vizyonu çok ama çok önemli bir belgedir. Dört yıllık eylem planlarının birincisi hayata geçmiştir. Türk Yatırım Fonunun kurulması ve daha bir çok faaliyet yürürlüğe girmek üzeredir. 11 Kasım zirvesinde bunlar nihayetlendirilecektir.

Bugün Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin Akademik Yıl açılışı. Burada konuşan Damla kızımızın iklim değişikliğine dikkat çekti. Çok heyecanlandım. Çok takdir ettim. Bu dünyayı bu hale getirenlerin arasında biz de varız. Ama bizim katkımız kapitalist gelişmiş ülkeler kadar değil. Dünyamızı daha çok onlar kirlettiler. Sanayileşmede çevre hassasiyetini göz ardı ederek denizlerimizi, doğamızı ne yazık ki hor kullandılar ve küresel ısınmanın asıl sorumluluğunu onlar taşıyorlar. Gel gör ki karbon izinin azaltılması konusunda da dünyayı kirletenlerin faturasını gelişmemiş ülkelere yıkma gayretini de ibretle izliyoruz. Şartlar ne olursa olsun iklim değişikliği gelecek nesillere emanet ettiğimiz olan bu dünyanın daha çok tahrip edilmesine izin vermeyeceğiz.

Türkiye’nin amacı dostlarını arttırmak, düşmanlarını azaltmaktır. Dış politikasının omurgasını bu teşkil etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Ukrayna-Rusya savaşının sona ermesi, esirlerin değiştirilmesi, tahıl koridorunun açılarak dünyada kıtlığın önlenmesine yönelik samimi gayretleri arkasında bu gerçek vardır. Batılı ülkeler her dönemde olduğu gibi Ukrayna’ya yaptığı desteklerde de yine hesaplarını yapmaktan geri durmuyorlar. Mazlum bebelerin ölmemesi, sivillerin savaştan zarar görmemesi için arabulucu olma rolümüzü samimiyetle sürdürüyoruz.

 

 

Son olarak Konuşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar şu ifadeleri kullandı;

‘’ Biz aslımız bir, özümüz bir, gönlümüz bir, tarihimiz bir, kaderimiz bir ve hep birlikte olmak için bu mücadeleyi veriyoruz. Belki savrulmuş, belki serpilmiş, belki adaletsizliklerle karşı karşıya gelmiş ama hepsinin ardından gelebilen o birlik ve beraberlik ülkesinde o gönül bağları ile gönül coğrafyamızdaki güçler bizi yıllar sonra bir araya getirebilmiş ve onun gücüyle sonunda haykırıyoruz. Üniversitenin akademik yılının açılışında konuşabilmek benim için bir ayrıcalık, benim için bir şeref. Tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum. Gençlerimiz bizlerin geleceğinin teminatı. Bizler çok acılar çekmiş çok göçler yaşadık. Soykırımlardan geçtik. Ama hiç karamsar olmadık.

Türklük dünyasının kopmaz bir parçası olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin büyük fedakârlıklar yapan herkese çok teşekkür ediyorum. Kıbrıs halkının uluslararası camia nezdinde verdiği mücadele karşı karşıya olduğumuz haksızlıklar 1071’de Orta Asya’dan gelen atalarımız, Selçuklular, Malazgirt savaşından 500 yıl sonra o zamanın Osmanlılarının Kıbrıs’ı fethinde 80 bin şehit vererek aldıkları Kıbrıs’ımızı bir Türk toprağı yapmak için uzun yıllar mücadele vermişlerdir. 1571’den 1878 İngiltere devrine kadar ama kiralamaydı. Kısa bir süreliğine kiralamaydı. 1914’te dünya savaşı dolayısıyla İngiltere hukuksuzca tek taraflı olarak ilhak ediyor. Ama yine Osmanlı yönetimi devam ediyor. 1923 Lozan Antlaşması ile 3,5 asır Osmanlı egemenliğinde olan tapusu Türk Milletinin olan Kıbrıs adasının elbette bizler için çok önemli ve Atatürk’ün de dediği gibi mühim olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Mühim bir ada. Biz iddia ediyoruz ki kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk halkının en yüreğindeki temsilciniz Türk devletidir. Devlet olmak ne demektir.  Mücadele etmektir. Şehitler vermektir. Uğrunda dökülen kan demektir. Acılardır. Ödenen bedellerdir. Orada meşru bir Türk devleti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır. Toprağıyla, demokrasisiyle, sınırlarıyla Türkiye Cumhuriyeti resmi olarak tanıdı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bir mavi vatanı daha vardır. Mavi vatan ismi üzerinde çok değerli bir vatandır. Çünkü artık vatan denildiğinde sadece toprak değildir. Ayrıca denizlerdeki hakkımız hukukumuz, denizin dibindeki hidro karbon ve enerji potansiyeli kaynakları ve tabii ki göklerdeki hakkımızı, hukukumuzu ve irademizi temsil eden bir ada ülkesidir. O yüzden Kıbrıs denildiğinde küçük bir ada olarak kimse görmesin. Türkiye Cumhuriyeti ile Türk dünyası ile bizler oranın bekçileriyiz. Mücahitler ve şehitler diyarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, mavi vatanda göklerde hava sahasında bütün bu haklarımızla birleştiğimizde o zaman işte bu gönül coğrafyası çok daha anlamlı, çok daha önemli ve çok daha kutsal ve herkes için fevkalade önemli bir potansiyel arz etmektedir. Ben bugün Sayın Binali Yıldırım’dan ve Türk Devletleri Genel Sekreterinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önümüzdeki ay Semerkant’taki toplantıdayız. Türk Devletlerinin gözlemci ülkesi olarak kabul edilmesinden dolayı büyük sevinç duyuyoruz. Bizlerle birlikte olan bizlere yürekten desteklerini veren Türkiye Cumhuriyetinin Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yürekten teşekkür ediyorum.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rauf Raif Denktaş ile yaptığım bir sohbette ifade etti. Egemenlik meselesi bir devlet meselesidir. Çünkü yıllar önce İngiliz sömürge yönetiminde maalesef 1923 Lozan Antlaşması ile egemenliği devredilen Kıbrıs adasında Rum Yunan ikilisinin bazı müttefikleriyle Kıbrıs’taki Türk halkını yok etmek ve adayı bir Rum Yunan adası yapmak için yaptıkları tüm hukuksuzca saldırıların ne kadar gayri meşru olduğunu hep birlikte haykırdık. Hep birlikte dile getirdik. İngiliz sömürge yönetiminde Yunanistan’a Yunan adalarını olağanüstü bir tuzakla almıştır. Nüfus dengesinin çevrilmesiyle Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa İngiltere’nin ayrılmasından sonra adanın Yunanistan’a bağlanmasını hep haykırmışlardır. 1955 yılında New York’ta bu meseleyi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin huzuruna getirdiklerinde nur içinde yatsınlar mekanları cennet olsun sayın o zamanın başbakanı Adnan Menderes ve dış işleri bakanı Fatih Rüştü Zorlu onlar harekete geçtiler. Türk kamuoyunun dikkatini çekmek için olağanüstü gayretle topladılar.

Biz KKTC olarak her daim Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket etmenin mutluluğu içerisindeyiz. Benim Cumhurbaşkanı seçilmemden sonra yeni bir dönem başlar. Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ı bir Yunan adası yapma niyetindedir ve Kıbrıs Türkü’nü asimile etmeye çalışmaktadır. Kıbrıs’ta bir antlaşma olacaksa mutlaka egemen eşitlik temelinde olacaktır. Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün kabul edilmesiyle ancak resmi müzakerelere geçilebileceği gerçeğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin de tam desteğiyle ben bütün bunları 27 Nisan 2021 tarihinde Cenevre’de ilk önce dünyanın ve BM’nin gündemine getirdim. Sonraki süreçte de bu yeni siyasetimizi paylaşmakla devam ediyoruz.” diye konuştu. “Bütün Türk cumhuriyetlerinin Doğu Akdeniz’deki temsilcisiyiz” KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Bütün Türk cumhuriyetlerinin Doğu Akdeniz’deki temsilcisiyiz” diyerek şu ifadelere yer verdi: “Biz Türk devletleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin de desteğiyle her zaman münasebetlerimizi devam ettirmekteyiz. Bütün Türk cumhuriyetlerinin Doğu Akdeniz’deki temsilcisiyiz. Biz biriz, aynı milletin evlatlarıyız. 1974’ten sonra TSK’nın kolordusu KTBKK olarak adada vazifesini sürdürmektedir. Kimse bu çağda ne savaş ne çatışma ister. Gönülden geçen, bir uzlaşı ile hak ve çıkarlarımızın korunmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle KKTC’nin güçlenmesi temennimdir”

Program son olarak plaket takdimi, sergi açılışı ve yemek programı ile sona erdi.

reklam

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.